One of the main themes in Orhan Pamuk's works is the idea of “making a museum of life,” which represents remembering and preserving in his literary universe. This theme is not only present in The Museum of Innocence, but also appears as a core idea in the author’s preceding novels, especially those set in the Istanbul of his period. This idea reaches its peak when the author simultaneously releases his novel The Museum of Innocence and an eponymous museum. Although Pamuk’s novel-museum project emphasizes the story of the individual, the “home-museum”, as a history of personal events, objects and emotions, as opposed to the official historical discourse and official museums, his project also displays the city of Istanbul and details of its social history. Thus, the novel also turns into a “city-museum”. It is notable that Pamuk credits the idea of making a museum of the past to Ahmet Hamdi Tanpınar and his novel A Mind at Peace in an 1995 article. It can be claimed that there are significant analogies between these two novels. One of them is the place where the beloved woman, who is fictionalized as a work of art or transformed into a work of art, stands in the triangle of museum-city-novel. In this article, A Mind at Peace and The Museum of Innocence will be discussed and criticized through the concepts of museum, city, social history, loss and preservation, as well as examining the idea of making a museum of their Istanbul in these two novelists.
Orhan Pamuk’un eserlerinin kurucu temalarından biri olan ve onun yazınsal evreninde hatırlama ve muhafaza etmenin karşılığı olarak biçimlenen “hayatın müzesini yapmak” fikri yazarın Masumiyet Müzesi’nden önceki -bilhassa yaşadığı devrin İstanbul’unu konu edinen- romanlarında bir nüve olarak karşımıza çıkar. Söz konusu fikir yazarın 2008’de yayımlanan Masumiyet Müzesi romanının ve 2012’de aynı adla açılan fiziksel müzenin kurgulanması ve inşasında zirveye ulaşır Pamuk’un romanmüze projesiyle resmi tarih söylemi ve resmi müzelerin karşısında bireyin hikayesine, “ev-müze”ye; yani bir şahsi olaylar, nesneler ve duygulanımlar tarihine vurgu yapmış olmakla birlikte romanda şehri ve onun toplumsal yaşantısına dair ayrıntıları da vitrine koyduğu görülür. Böylece roman aynı zamanda bir “şehir-müze”ye dönüşür. Pamuk’un 1995 yılında yayımlanan bir yazısında geçmişin müzesini yapma fikrini Ahmet Hamdi Tanpınar’a ve onun Huzur romanına atfetmesi ise dikkat çekicidir. Huzur ve Masumiyet Müzesi arasında ise dikkate değer ölçüde paralellik bulunduğu söylenebilir. Bunlardan biri de müze-şehir-roman üçgeninde bir sanat eseri olarak kurgulanan ya da doğrudan sanat eserinin kendisi haline getirilen sevgilinin durduğu yerdir. Bu makalede Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur ve Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi romanları ele alınarak İstanbul, müze, sosyal tarih ve muhafaza etme kavramları etrafında eleştirel bir okuma yapılacak, bu iki romancıda kendi İstanbullarını müzeleştirme fikri irdelenecektir.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2022 |
Gönderilme Tarihi | 1 Ekim 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 62 Sayı: 2 |