Başarı, başkalarına göre göreceli hale geldikçe rekabet işyerinde doğal bir sonuç gibi karşımıza çıkar. Özellikle oyun teorisinin işletmenin temelinde olduğu günümüzde, pozitivist ve ampirist bir bakış altında bu içkinlik, insan doğasının dolayımsız bir sonucu gibi görünebilir. Ancak bu algı, yalnız bireyi içeriden kuran ideolojinin egemenliği altındaki yaşantımızın bir ürünüdür. Bu nedenle özneleşme sürecinin bir sonucu olarak işyerinde hissettiğimiz rekabetin belirginliği insan doğasına değil sosyal durumlara bağlı, tekrarlayan tecrübeler ve pratiklerden türeyebilir. Bu makalenin amacı, rekabetin üretimini ve onun nasıl Louis Althusser’in bize sunduğu özne olma sürecinde ideoloji içinde tekrarlayan tecrübeler yoluyla işyerinde doğal bir unsur gibi yer bulduğunu incelemektir.
Dans la mesure où la réussite devient relative par rapport aux autres, la concurrence se manifeste de manière immanente au lieu du travail. Surtout à nos jours où la gestion est basée sur la théorie des jeux, sous un aspect positiviste ou empiriste, cette immanence peut nous paraître comme un résultat intrinsèque de la nature humaine. Toutefois, cette perception n’est qu’un produit de notre vécu prédominé par l’idéologie qui forme le sujet de l’intérieur. Par conséquent, en tant que résultat du processus de la subjectivation, l’évidence de concurrence que l’on perçoit au travail peut également découler des répétitions des expériences et des pratiques qui ne sont pas liés à notre nature humaine mais à nos conditions sociales. Cet article vise à interroger cette fabrication de concurrence et comment la concurrence s’inscrit dans le lieu de travail comme un aspect naturel au moyen des expériences répétitives dans l’idéologie lors du processus de devenir sujet que nous présente Louis Althusser.
Birincil Dil | Fransızca |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 3 Sayı: 2 |