Beşerî faaliyetlere
bağlı olarak ortaya çıkan küresel iklim değişikliği, türlerin yok oluşu, tabii
kaynakların tükenmesi gibi küresel felaket emareleri insanoğlunun yerküre
farkındalığını artırmıştır. Öyle ki yakın geçmişe kadar doğa koruma ile sadece
canlı varlıklar akla gelirken, artık fiziki çevrenin de korunması gerekliliği
ortaya çıkmıştır. Jeopark felsefesine göre Yerkürenin tarihi en az insanlık
tarihi kadar önemlidir. Jeoloji ve jeomorfolojinin diliyle yazılan bu kadim
bilgiler yerkürenin işleyişini ve gelecekteki değişimlerini anlamak bakımından
hayati öneme sahiptir.
Doğa ve kültür mirası
tarihinde son üç yüz yıldır kabaca her asırda yeni bir kavramın doğduğu
görülür. 21.
Yüzyılın doğa koruma ve alan yönetimi paradigması olan jeoparklar 2000 yılında dört
Avrupa ülkesinin öncülüğünde (Yunanistan, Almanya, İspanya, Fransa) kurulan
Avrupa Jeoparklar Ağı ile vücut bulmuştur. Jeoparkların üç temel hedefi vardır:
Yer mirasının etkin biçimde korunması, doğa eğitimleri ile toplumun yerküre
farkındalığını artırma ve jeoturizm vasıtasıyla sosyo-ekonomik yerel kalkınma
sağlama. Avrupa’da doğan jeopark kavramı
kısa sürede küresel ölçekte kabul görmüş ve 2015 yılında UNESCO IGGP programına
dahil edilerek uluslararası nitelik kazanmıştır.
Jeopark statüsü; doğa
koruma ve alan yönetimi konusuna, jeosit, jeomorfosit, jeoturizm, jeoçeşitlilik
gibi yeni yaklaşımlar ve terimler kazandırmıştır. “Jeosit - Jeomorfosit” terimi, yerkürenin
geçmişini anlamak bakımından öneme sahip yüzey şekilleri ve yapılar olarak
tanımlanmaktadır. Biyoçeşitlilik teriminden adapte edilen “Jeoçeşitlilik”
terimi ise fiziki yüzeyi meydana getiren her türlü jeolojik ve jeomorfolojik
oluşumu ifade eder. Jeoturizm, jeoparklarla doğan yeni bir doğa turizmi
çeşididir.
Dünya genelinde jeoparkların
yoğunlaştığı sahalara bakıldığında jeoparkların bir kalkınmışlık göstergesi
olduğu görülür. Jeolojik ve jeomorfolojik oluşumlar bakımından oldukça zengin
olan ülkemizde sadece Kula Jeoparkı UNESCO tarafından tescillenmiştir. Türkiye’nin jeolojik ve jeomorfolojik
mirasının hak ettiği bilimsel itibara ve sürdürülebilir ekonomik kalkınmaya
kazandırılmasında coğrafyacılara büyük görev düşmektedir.
Human awareness on our Planet Earth has risen due to natural
disasters such as global warming, extinction of species, depletion of natural
resources as a result of anthropogenic activities. Until recently, nature
protection meant only conservation of natural biota, where nowadays the
protection of the physical environment becomes a necessity. According to the geopark
philosophy, the history of the Planet Earth is no less important than the
history of us.
The history of natural and cultural monuments has witnessed a new
concept every single century for the last
3 hundred years. geopark is the new nature protection and site management
paradigm of the millennium. The Geopark concept came
up existence in 2000 with the establishment of the European geoparks Network by four European countries
(Greece, Germany, France, Spain). Geoparks have three aims: effective
conservation of earth heritage, raising
public awareness on Planet Earth via geoeducation
and creating sustainable socio-economic local development based on Geotourism.
Geopark ide was born in Europe and gained global recognition in 2015 under the
UNESCO IGGP program.
Geoparks brought new concepts and terms to nature protection and
site management area such as geosite, geomorphosite, geotourism and geodiversity.
Geosites and geomorphosites are natural
structures and topographies which are important for understanding the history
of the Planet Earth. Geodiversity term was adapted from Biodiversity refers to
the richness of any kind of lithological and topographical variation.
Geotourism is a new nature tourism organized
within geoparks.
Global distribution and density pattern of geoparks can be used as an indirect development scale for nations.
Although Turkey hosts a rich geodiversity, only Kula Geopark managed to become a UNESCO Geopark.
Consequently, Geographers holds a great
responsibility for the international scientific recognition and utilization of Turkeys geopark potential as a
sustainable local development tool.
Geopark Geomorphology Geosite Geotourism Geodiversity UNESCO
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Yer Bilimleri ve Jeoloji Mühendisliği (Diğer), Fiziksel Coğrafya ve Çevre Jeolojisi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 22 Ekim 2019 |
Gönderilme Tarihi | 20 Nisan 2019 |
Kabul Tarihi | 22 Mayıs 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 3 |