Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının kesişim noktasında bulunmasından kaynaklı sık sık göçlerin hedefi olan Türkiye, 2011’den itibaren de iç savaşın yaşandığı Suriye’den gelen sığınmacılara barınma imkânı sağlamaktadır. İktisadi, sosyo-kültürel, dini, psikolojik, vb. yönleri ile disiplinlerarası bir çalışma alanına sahip göç olgusu, yaklaşık 4 milyon Suriyeli’nin yaşamını sürdürdüğü Türkiye’de gündemin de ilk sıralarında yer almaktadır. Bu çalışmada, göç olgusu, medya ve temsil ilişkisi ele alınmıştır. Araştırma kapsamında Türkiye’de Türkçe, Almanya, İtalya ve Yunanistan’da İngilizce yayın yapan gazete, dergi ve ajansların internet sitelerinde Şubat 2020-Temmuz 2022 tarihleri arasında Suriyeliler ile ilgili haberler, nitel yönelimli içerik analizi kullanılarak değerlendirilmiştir. Analizlerde, “Suriyeli, göçmen, sığınmacı, mülteci” gibi nitelemelerle açık bir sınıflandırmanın yapıldığı, ötekileştirici ve nefret söylemini artırıcı dilin yoğun bir şekilde kullanıldığı belirlenmiştir. Sonuç olarak, bu insanların yaşamlarının medyadaki temsillerden dolayı daha da zorlaştığı saptanmıştır. Bu da medyada olayların haberleştirilmesi sürecinde özenli bir dil kullanılmasının gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.
Turkey, which is the target of frequent migrations due to its location at the intersection of the Asian, European and African continents, has been providing shelter to asylum seekers from Syria, where civil war has taken place since 2011. Economic, socio-cultural, religious, psychological, etc. The phenomenon of migration, which has an interdisciplinary field of study with its aspects, is also at the top of the agenda in Turkey, where approximately 4 million Syrians live. In this study, the phenomenon of migration, the relationship between media and representation are discussed. Within the scope of the research, news about Syrians between February 2020 and July 2022 on the websites of newspapers, magazines and agencies that are published in Turkish in Turkey and in English in Germany, Italy and Greece were evaluated using qualitatively oriented content analysis. In the analyzes, it was determined that a clear classification was made with qualifications such as "Syrian, immigrant, asylum seeker, refugee", and the language that marginalized and increased hate speech was used intensively. As a result, it was determined that the lives of these people became more difficult due to the representations in the media. This has revealed the necessity of using a careful language in the process of reporting the events in the media.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Mart 2023 |
Gönderilme Tarihi | 20 Şubat 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 3 Sayı: 1 |