Tüketim toplumu aşaması ile birlikte metanın değer kazanımı, metaya yüklenen sembolik anlamlar aracılığıyla gerçekleşmektedir. Bir nesne ya da deneyimin satılabilir ürün haline getirilmesi olarak tanımlanan metalaştırma için, tüketim toplumu aşamasında işaretler, imajlar, semboller ve toplumsal konum belirten aidiyet belirteçleri kullanılmaktadır. Tüketim toplumunda meta, anlamını kullanım değerinin çok ötesinde bir anlam içeren sembolik ve aidiyet değerleri bağlamında kazanır. Bu aşamada başta üreticiler olmak üzere ekonomik sistemin egemenlerinin temel avantajı, bir nesne ya da deneyimin; alım-satım ilişkisinin konusu olmasını sağlayan sınırsız ve sonsuz sayı ve nitelikte anlam ile yüklü olmasıdır. Artık tüketiciden beklenen, bu anlamlardan herhangi biri üzerinden metaya değer atfetmesi ve metayı her ne olursa olsun satın almasıdır. Sistem tüketmeye ilişkin böyle bir algı yaratırken aynı zamanda tüketim ediminin gerçekleşmesine engel teşkil edecek yoksunlukları da bertaraf etmek için çeşitli araçları sağlamaktadır. Tüketim toplumu aşamasında tüm düzeneğin tüketmek üzerine kurulu olduğu kabul edildiğinde bu dönemde yaşayan insanın tüket(e)memesinin temel mazeretlerinden biri ve en önemlisi maddi yoksunluktur. Bu yoksunluğu gidermek için ise sistem yine kendi avantajına olacak şekilde çeşitli borç ve kredi araçlarını (kredi kartı, tüketici kredisi, avans hesaplar gibi) ihdas etmiştir.
Bu çalışmada kapitalist sistemin ürettiği borç olgusu sosyal sermaye olgusu ile değerlendirilecektir. Çalışmada borçluluk, sosyal sermayeye tahvil stratejisi olarak analiz edilecek ve borçluluğun yarattığı düşünülen tahakkümün izleri takip edilmeye çalışılacaktır.
With a consumerist society, the term “commodity,” gained value through symbolic meanings, that were attached to a commodity itself. Signs, images, symbols and belonging identifiers that indicate a station are used for commoditization, which is defined as “the transformation of an object or experience into a merchantable product.” In a consumerist society, a commodity gains its meaning from symbolic and belonging values, whose meanings are beyond the commodity’s intrinsic value. At this stage the essential advantage of the economic system’s hegemony– mainly the manufacturers’ – is that an object or experience, which can be a subject of a purchase and sale relation, is encumbered with unlimited and an infinite number of meanings. So, what is expected from the consumer is to attribute value to the commodity based on any of these meanings, and still buy the commodity. While the system is creating such a perception, it also provides various ways to eliminate the deficiencies that could possibly prevent consumption. Since it is accepted that in the context of a consumerist society, the whole order is based on consumption, the most significant point that an individual does not – cannot – consume is financial incapability. The system creates various debt and credit instruments such as credit cards, consumer credits, and advance accounts, in order to remove this incapability.
In this study, the debt phenomenon is going to be evaluated within the perspective of social capital phenomenon. Indebtedness will also be analyzed as a conversion strategy for social capital, and the traces, which are thought that the hegemony of indebtedness has created, will be followed within the study.
Social capital indebtedness conversion strategy consumer society
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyoloji |
Bölüm | Kuramsal Makale |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 7 Aralık 2018 |
Gönderilme Tarihi | 4 Mayıs 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 58 |