Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de işgal ettiği mühim konumu nedeniyle antik çağlardan beri hâkimiyet mücadelelerine sahne olmaktadır. Fenikelilerden günümüze kadar geçen süreçte tarihî belgelerin tanıklığına başvurulduğunda, bölgesel yahut küresel güçlerin jeopolitik ve jeostratejik nedenlerle adaya sahip olmak için çeşitli girişimlerde bulunduğu görülür. Orta Çağ şartları içinde meseleye bakıldığında ise görülecek tablo, Haçlı Seferleri’nden sonra Doğu-Batı ilişkilerinde yeni bir boyut kazanan hâkimiyet mücadelelerinde Kıbrıs’ın bir anlamda Batının ileri deniz karakolu rolü oynadığı, Memlûk Devleti açısından da korsanlık faaliyetlerini destekleyen bir merkez olduğudur. Ana kaynaklara ve araştırma eserlerine bakıldığında Memlûklerin kuruluşundan önce, kuruluş yıllarında ve adanın fethinin gerçekleştiği 1426 yılına kadar Kıbrıs'tan desteklenen korsanlık faaliyetlerinin olduğu görülmektedir. Memlûklerin bu faaliyetlere karşı tepkisi iç siyasetle yakından bağlantılı olsa da Memlûkler her saldırıya askeri, siyasi, diplomatik veya ekonomik olarak karşılık vermeye çalışmışlardır. Levant'taki son Haçlı varlığını -Akka- ortadan kaldıran Memlûklerin, sadece Lusignan Hanedanlığı kontrolündeki Kıbrıs için değil, aynı zamanda bu bölgede Haçlı kontlukları ve krallıkları kuran batılı güçler için de düşman tanımında üst sıralarda yer aldığı söylenebilir. Nitekim mevcut kaynaklar, Kıbrıs Kralı'nın Kahire'deki esareti sırasında, batılı ülkeleri temsil eden konsolosların Jean de Lusignan'ı kurtarmak için miktarı belirlenemeyen bir fidyeye kefil olduklarını ortaya koymaktadır. Bu bilgi, Haçlı motivasyonlu Batılı güçlerin esir kralı ne pahasına olursa olsun Memlûklerin elinden kurtarmaya hazır olduklarını kanıtlamaktadır.
Memlûk Devleti'nin kuruluş ve teşkilatlanma yıllarında Barsbay ve Kalavun'un önceliği hiç şüphesiz devleti sağlam temeller üzerine oturtmaktı. Bu politika doğrultusunda doğal olarak kurumsallaşma ön planda tutulmuştur. Memlûk Devleti'nin hemen her bakımdan zirvesi olarak kabul edilen Muhammed b. Kalavun Dönemi’nde hem kara hem de deniz kuvvetlerinin güçlendirilmesine yönelik bazı adımların atıldığı, ancak sonraki dönemlerde zafiyetler yaşandığı görülmektedir. Sultan Berkuk ile başlayan dönemde ise donanmanın öneminin arttığı söylenebilir. Nitekim dış güçlerin denizcilik alanında attığı adımlar denizde daha güçlü olmak için tedbirler almaya zorlamıştır. Sultan Barsbay'ı Kıbrıs seferini düzenlemeye iten stratejik, güvenlik ve ekonomik boyutların yanı sıra Memlûklerin İslam ve batı dünyasında kendilerini konumlandırdıkları dinî boyutu da göz ardı etmemek gerekir. Sultan Baybars’tan itibaren hilafetin Mısır’da ihya edilmesiyle Memlûkler kendilerini dünya Müslümanlarının hamisi olarak gördükleri için Kıbrıs merkezli korsanlık faaliyetlerinin Memlûkler açısından iktisadî kayıpların ötesinde aynı zamanda itibar kaybı olarak değerlendirilebileceği açıktır. Bu nedenle Sultan Barsbay Dönemi’nde Memlûkler 1424-1426 tarihleri arasında gerçekleştirdikleri deniz seferleri ile Kıbrıs’ı fethetmiş ve Kıbrıs Kralı II. Jean de Lusignan esir alınmıştır. Bu çalışma Sultan Barsbay Dönemi’nde gerçekleştirilen Kıbrıs seferleriyle ilgili olarak; Aynî’nin kayıtları merkeze alınarak Makrizî, İbn Hacer, İbn Tagribirdî, ve İbn İyas tarafından sefere dair yazılanların tercümesi ve mukayeseli değerlendirmesini içermektedir.
Makale taslağındaki tüm bilgilerin bilimsel ve etik kurallara uygun olduğunu beyan ederim.
Herhangi bir kurum tarafından desteklenmemektedir.
Yazar ile okuyucunun buluşması için kıymetli vaktinizi sarf ederek yaptığınız hizmet için müteşekkirim.
Cyprus has been the scene of dominance struggles since ancient times due to its important position in the Eastern Mediterranean. The testimony of historical documents from the Phoenicians to the present day reveals that regional or global powers have made various attempts to own the island for geopolitical and geostrategic reasons. When the issue is examined under the conditions of the Middle Ages, it is seen that after the Crusades, Cyprus played the role of an advanced naval outpost of the West in the struggles for dominance that gained a new dimension in East-West relations, and was a centre that supported piracy activities for the Mameluke State. Main sources and research works show that there were piracy activities supported from Cyprus before the establishment of the Mamluks, during their foundation years and until 1426, when the conquest of the island took place. Although the Mamluk response to these activities was closely linked to domestic politics, the Mamluks tried to respond to each attack militarily, politically, diplomatically or economically. It can be said that the Mamluks, who eliminated the last Crusader presence in the Levant - Acre - ranked high in the definition of enemies not only for Cyprus under the control of the House of Lusignan, but also for the western powers that established Crusader counties and kingdoms in this region. As a matter of fact, important sources reveal that during the captivity of the King of Cyprus in Cairo, consuls representing Western countries vouched for an undetermined ransom to rescue Jean de Lusignan. This information proves that the Crusader-motivated Western powers were ready to rescue the captive king from the Mamluks at any cost.
The priority of Baybars and Qalavun during the establishment and organisation years of the Mamlūk State was undoubtedly to establish the state on solid foundations. In line with this policy, institutionalisation was naturally prioritised. It is seen that some steps were taken to strengthen both land and naval forces during the reign of Muhammad b. Qalavun, which is considered as the peak of the Mamlūk State in almost every respect, but weaknesses were experienced in the following periods. It can be said that the importance of the navy increased in the period starting with Sultan Berkuk. As a matter of fact, the steps taken by foreign powers in the maritime field forced them to take measures to become stronger at sea. In addition to the strategic, security and economic dimensions that pushed Sultan Barsbay to organise the Cyprus expedition, the religious dimension in which the Mamluks positioned themselves in the Islamic and western world should not be ignored. Since the Mamluks saw themselves as the protector of the Muslims of the world with the restoration of the caliphate in Egypt since Sultan Baybars, it is clear that Cyprus-based piracy activities could be considered as a loss of reputation for the Mamluks beyond economic losses. For this reason, during the reign of Sultan Barsbay, the Mamluks conquered Cyprus with their naval expeditions between 1424-1426 and captured the King of Cyprus, Jean de Lusignan II. This study includes a comperative evaluation of the Cyprus expeditions during the reign of Sultan Barsbay by translating and comparing the writings of al-Makrizî, Ibn Hajar, Ibn Tagribirdî, and Ibn Iyas on the expeditions, focusing on al-Aynî’s record.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Uluslararası İlişkiler (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 17 Eylül 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |
Tarih ve Gelecek (Journal of History and Future) Uluslararası Hakemli Tarih Araştırmaları Dergisi
DRJI, ResearchBib, Acarindex, ERIH PLUS, ASOS Index, Sindex, SOBİAD, Türk Eğitim İndeksi, Open Access Library (oalib), Eurasian Scientific Journal Index, Google Scholar, Academic Keys, Journal Factor, Index Copernicus, CiteFactor, idealonline, SciLit, Road, Crosreff, Journal TOC, MAKTABA, INTERNATIONAL ISSN, CORE, PAPERITY, INGENTA, OPENAIRE