19. yüzyıla kadar, tam anlamıyla şehirleşemeyen İskenderun’da, tespitlerimize göre aynı yüzyıla kadar vakıf bulunmamaktaydı. 17. yüzyılda İskenderun’a gelen Evliya Çelebi, burada cami ve hamam bulunmayışını hayretle ifade ederken, daha ziyade Avrupalı tüccarlara hizmet eden meyhanelerin olduğundan bahseder. Ancak İskenderun, 19. yüzyılda dikkate değer bir şekilde büyümeye başlamıştır. Bu durum bölgedeki vakıf kurumlarına olan ihtiyacı nüfusun artışına paralel bir şekilde artırmıştır. İskenderun’da Osmanlı’dan Cumhuriyet’e tespit edebildiğimiz kadarıyla 20 vakıf kurulmuştur. Bu vakıfların 8’i Osmanlı Devleti döneminde tesis edilmişken, 12’si Fransız işgali sırasında kurulmuştur. Osmanlı döneminde kurulanlardan üçü cami, biri medrese, biri ise tekke vakfıdır. Osmanlı hâkimiyetinde kurulan diğer vakıflar ise herhangi bir kurumu ihya etmekten ziyade, fakirlere hizmet verme gibi hayır işlerine adanmışlardı. Fransız işgali sırasında kurulanlar, gelirleri daha ziyade yemek dağıtımı gibi hayır işlerine sarf edilen vakıflardı. Bu dönemde kurulan vakıfların üçü Alevi vakfı olarak tesis edilmiştir. Vakıfların büyük çoğunluğu Hatay’ın 23 Haziran 1939 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’ne katılmasından sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından idare edilmeye başlanmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2021 |
Gönderilme Tarihi | 14 Ocak 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 12 Sayı: 1 |
Bu eser Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.