This article closely examines two literary works written by Circassian authors – one is a nineteenth-century short story Scarecrow [Chuchelo] published in Russian in 1860 by Adil-Girey Keshev (1837-1872), and the second work is Zarina Kanukova’s play L’emizh (The Bridge), an adaptation of Keshev’s story, published in 2006 in Circassian language. The article aims to demonstrate how these authors, in their attempts to challenge the colonial representations of Circassians, introduce a new subjectivity, a new interpretation of self as they see it through their own eyes and self-representations. The article attempts to answer the following questions: How do both indigenous authors frame and articulate their relationship to the gendered and racialized histories of Circassian men and women in the colonial and in the post-Soviet context respectively? How do they address colonial experience and representation? What are the modes of self-representation and how are colonial language and imagery are being (re)appropriated, or not, by the Circassian writers? To what extent do indigenous writers resist, revise, or transgress colonial ideologies and representations, and in what ways do they reinforce such discursive constructs? To the extent that they revise or rebel against colonial representations, what new models do they offer, and how do these new models, tied to current Circassian political and cultural projects, raise problems and contradictions of their own?
Circassian literature indigenous writers colonial representation North Caucasus post-Soviet literature decolonization women and insanity female body
Bu makale, Çerkes yazarlar tarafından yazılmış iki edebi eseri yakından incelemektedir. Biri, 1860'da Adil-Girey Keşev (1837-1872) tarafından Rusça olarak yayınlanan bir 19. yüzyıl kısa öyküsü ‘Korkuluk’ [Çuçelo] ve ikincisi, Keşev'in hikayesinin bir uyarlaması olan ve 2006'da Çerkesçe olarak yayınlanan Zarina Kanukova'nın ‘Lhemıj’ (Köprü) oyunudur. Makale, bu yazarların Çerkeslerin kolonyal temsillerine meydan okuma girişimlerinde, yeni bir öznelliğe, kendi gözlerinden ve öz temsillerinden gördükleri haliyle benliğin yeni bir yorumunu nasıl ortaya koyduklarını göstermeyi amaçlamaktadır. Makale şu soruları yanıtlamaya çalışıyor: Her iki yerli yazar da Çerkes erkek ve kadınlarının toplumsal cinsiyete dayalı ve ırksallaştırılmış tarihleriyle sırasıyla kolonyal ve Sovyet sonrası bağlamdaki ilişkilerini nasıl çerçeveliyor ve ifade ediyor? Sömürge deneyimini ve temsilini nasıl ele alıyorlar? Kendini temsil etme biçimleri nelerdir ve kolonyal dil ve imgeler Çerkes yazarlar tarafından nasıl (yeniden) sahipleniliyor ya da sahiplenilmiyor? Yerli yazarlar kolonyal ideolojilere ve temsillere ne ölçüde direnir, onları gözden geçirir veya ihlal eder ve bu tür söylemsel yapıları hangi yollarla güçlendirirler? Sömürgeci temsilleri revize ettikleri veya onlara karşı çıktıkları ölçüde, hangi yeni modelleri sunuyorlar ve mevcut Çerkes siyasi ve kültürel projelerine bağlı bu yeni modeller kendi sorun ve çelişkilerini nasıl ortaya çıkarıyor?
Çerkes edebiyatı yerli yazarlar kolonyal temsil dekolonizasyon kadın ve delilik
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Mayıs 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |