Osmanlı Devleti’nde sanayileşme ile teknik eğitim çalışmaları, neredeyse aynı dönemde başlamıştır. Üretimin ana unsurunu oluşturan işgücü, sanayi devriminin ardından büyük bir değişim geçirmiştir. Fabrikaya dayalı üretim insan emeğini, sadece fiziksel kuvvet olmaktan çıkarıp belli tecrübelerin ve eğitimlerin sonucunda oluşan vasıflı işgücüne dönüştürmüştür. Bu dönüşümü çok iyi etüt eden Osmanlı iktisadi yapısına yön verenler, teknik eğitim konusunda birçok girişime imza atmışlardır. Teknik eğitim veren okullar açılmış, yurt dışına eğitim için öğrenci gönderilmiştir. Girişimler olumlu olmasına karşın, fabrikaya dayalı işletmelerin azlığından dolayı Anadolu topraklarında yeteri düzeyde vasıflı işgücü oluşamamıştır. Teknik eğitime yönelik çalışmalar, Türkiye Cumhuriyet’inin kuruşundan sonrada devam etmiş, fakat yine aynı nedenlerden dolayı başarıya ulaşamamıştır. Devletin iktisadi hayata fabrika kurarak aktif işveren olduğu 30’lu yıllar ve sonrası teknik eğitim çalışmaları, çalışmaları çok farklı bir boyut kazanmıştır. Avrupa’da mensucat üretimi ile başlayan sanayileşme süreci, neredeyse 200 yıl sonra Türk topraklarında devlet eliyle yeniden başlatılmıştır. Sovyet Rusya ile iktisadi alandaki ilişkiler, Türkiye’nin sanayileşme sürecinin önünü açmıştır. Sovyet-Türk ortaklığı sonucunda farklı bölgelere açılan fabrikalar, sanayi şehirlerinin doğmasına, dış ticaret açığının ortadan kalmasına ve iktisadi büyümeye neden olmuştur. Açılan her fabrika ayrıca üretimin dışında teknik okul özelliği taşımıştır. Fabrikaları işleten idareciler, vasıflı işgücü alıp kolaya kaçmak yerine zoru seçmiş, vasıfsız işgücünü eğiterek, üretime dâhil etmişlerdir. İş ortamında eğitilen her işçi, daha sonraki yıllarda Türkiye’nin sanayi alt yapısını oluşturmuştur. Yüzyıllık vasıflı işgücü yetiştirme çabaları böylece gerçek anlamda başarıya ulaşmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 16 Eylül 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 9 Sayı: 2 |