İklim krizi çağımızın ve gelecek nesillerin varoluşsal tehdididir. Öyle ki iklim değişiminin sonuçları sadece çocuklarımızı değil bizden sonraki nesilleri de etkileyecek gerçekliktedir. Tüm bu sonuçların çevre kadar insan yaşamında da değişimlere neden olması kaçınılmaz bir gerçektir. Dünya sağlık örgütü (DSÖ) iklim krizini yirminci yüzyılın en önemli halk sağlığı sorunu olarak nitelendirmektedir. Birleşmiş Milletler (BM) 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşılmasında iklim krizinin anne ve yenidoğan sağlığı için en büyük tehditlerden biri olarak kabul edilmektedir. Kaynakların azalması, patojenlerin artması, temiz ve güvenilir gıda, temiz su kaynaklarına erişimde sorunlar yaşanması gibi etkenler mevcut olan sağlık sorunlarının gelecekte katlanarak çoğalacağını göstermektedir. İklim krizinin neden olduğu etkenler daha fazla sıcak hava dalgasına, kuraklığa ve kontrol edilemeyen yangınlara, mahsul verimliğinin azalmasına, gıda güvensizliğine (tarımsal kapasitenin, hayvancılığın ve su ürünleri yetiştiriciliğinin azalmasına) ve sellere yol açması beklenmektedir. İklim krizinin gebeler üzerindeki yansıması artan gebelik komplikasyonu riski, gebelik kaybı, fetal büyüme geriliği, düşük doğum ağırlığı, erken doğum ve sezaryen oranlarında artış ve yenidoğan ile ilgili komplikasyonlara neden olabilmektedir. Bu derlemede, iklim krizinin ve buna bağlı çevresel sorunların gebe ve yenidoğan sağlığı üzerindeki etkilerine ilişkin güncel literatürü özetlemeyi amaçlamakta ve gelecekteki uyum ve iklim krizinin yol açabileceği sonuçlara ilişkin öneriler sunmaktadır.
Bu araştırma, kamu, ticari veya kâr amacı gütmeyen sektörlerdeki herhangi bir fon kuruluşundan bir hibe almamıştır.
The climate crisis is an existential threat to our age and future generations. So much so that the consequences of climate change will affect not only our children but also the generations after us. It is an inevitable fact that all these consequences will cause changes in human life as well as the environment. The World Health Organization (WHO) describes the climate crisis as the most important public health problem of the twentieth century. The climate crisis is recognized as one of the greatest threats to maternal and newborn health in achieving the United Nations (UN) 2030 Sustainable Development Goals. Factors such as decreasing resources, increasing pathogens, problems in accessing clean and reliable food and clean water resources indicate that existing health problems will increase exponentially in the future. The factors caused by the climate crisis are expected to lead to more heat waves, droughts and uncontrollable fires, reduced crop yields, food insecurity (reduced agricultural capacity, livestock, and aquaculture), and floods. The repercussions of the climate crisis on pregnant women may include increased risk of pregnancy complications, pregnancy loss, fetal growth restriction, fetal growth retardation, low birth weight, increased rates of preterm delivery and cesarean section, and neonatal complications. This review aims to summarize the current literature on the effects of the climate crisis and related environmental problems on pregnant and newborn health and offers recommendations for future adaptation and the consequences of the climate crisis.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Çevre Sağlığı |
Bölüm | Derleme Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 25 Aralık 2024 |
Yayımlanma Tarihi | |
Gönderilme Tarihi | 27 Temmuz 2024 |
Kabul Tarihi | 12 Kasım 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 6 Sayı: 3 |