Omer Seyfettin’s story “Beyaz Lale” was serialized in the Donanma (Navy) magazine between July and October 1914. The text discusses the massacre and rape committed by the Bulgarians against the Turks in Serres, at the extremes of brutality and sadism, during the First Balkan War, in the context of genocide. When Radko entered Serres and took control, he was aware that he had two sensitive and important duties: to plunder the city and massacre the people in accordance with procedure and order. He has no worries about being able to do this. Whether everything he plans to do constitutes genocide is not an issue for him to focus on. The important thing is to establish and keep the Great Bulgarian Empire alive. He sees it as a fundamental duty to destroy every obstacle that may stand in the way of this goal. Radko Balkaneski, the cruel and murderous protagonist of the story, is a negative character; Lale is also the victim type who is raped by this negative type. Ömer Seyfettin wrote his story, which follows a chronological course from beginning to end, as a Maupassant-style story. In this context, the event is more important than the people, and through the narration of this event, the narrator sees it as his main goal to present his thesis strongly. Examples of almost all of the provisions in the “Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide” are found between the lines of “Beyaz Lale”. In this article, the objectified human element is described as both the object of genocide and the object of rape, from sadism to necrophilia. Christianization, destruction of architectural structures, and plunder of Turks’ wealth are also among the crimes of genocide. The story very successfully presents genocide crimes taken from real life to its readers with the power of fiction and the ability of the imagination.
Ömer Seyfettin’in “Beyaz Lale” hikâyesi, Temmuz-Ekim 1914 tarihleri arasında Donanma mecmuasında tefrika edilir. Metin, Serez’de, I. Balkan Savaşı sırasında Bulgarların vahşetin ve sadizmin en uç noktalarında Türklere karşı uyguladıkları katliamı ve tecavüzü, soykırım bağlamında ele alır. Radko, Serez’e girip kontrolü ele aldığında, şehrin yağmasını ve ahalinin katliamını, usul ve intizam dairesinde gerçekleştirmek gibi iki hassas ve mühim vazifesi olduğunun bilincindedir. Bunu yapabilmek adına hiçbir endişe duymamaktadır. Yapmayı planladığı her şeyin soykırım olup olmadığı da onun açısından üzerinde durulacak bir mesele değildir. Önemli olan Büyük Bulgaristan İmparatorluğu’nu kurmak ve yaşatmaktır. Bu hedefin önünde duracak her engeli yıkmayı, temel bir vazife olarak görür. Hikâyenin acımasız ve katliamcı başkişisi Radko Balkaneski, menfi bir tip; Lale de bu menfi tipin tecavüzüne uğrayan kurban tiptir. Ömer Seyfettin, baştan sona kronolojik bir seyir takip eden hikâyesini, Maupassant tarzı bir hikâye olarak kaleme almıştır. Bu bağlamda kişilerden çok olay önemlidir ve bu olayın anlatımı vasıtasıyla da anlatıcı, tezini güçlü bir şekilde vermeyi asıl amaç olarak görmektedir. “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi”nde yer alan hükümlerin neredeyse hepsinin örnekleri, “Beyaz Lale”nin satırları arasında yer alır. Bu yazıda, nesneleştirilen insan unsuru hem soykırımın nesnesi hem de sadizmden nekrofiliye tecavüzün nesnesi olarak anlatılır. Hristiyanlaştırma, mimari yapının tahrip edilmesi, Türklerin servetinin yağmalanması da soykırım suçları arasındadır. Hikâye, gerçek hayattan alınan soykırım suçlarını, kurgunun gücü ve muhayyilenin kabiliyetiyle çok başarılı bir şekilde okuruna sunmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Türkiye Sahası Yeni Türk Edebiyatı, Toplumsal Cinsiyet ve Siyaset, Kent Sosyolojisi ve Toplum Çalışmaları |
Bölüm | Türk Dili ve Edebiyatı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Temmuz 2024 |
Gönderilme Tarihi | 2 Mart 2024 |
Kabul Tarihi | 22 Nisan 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |