Yahudi tarihinin başlangıcında özel bir din adamı sınıfı mevcut değildir. Musa peygamber döneminde (yak. M.Ö. XIII. yüzyıl) Yahudi ibadetlerinin çeşitlenmesi ve detaylanması sonrasında bir din adamı sınıfına ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyaç sonucu dini görevleri yerine getirmek maksadıyla kohenler ortaya çıkmıştır. Genel manada dini vazifelerle meşgul olan kohenler, kendi aralarında bir hiyerarşiye sahiptir. Bu hiyerarşinin tepesinde, baş kohen bulunmaktadır. Başlangıç itibariyle dini bir makam olarak ortaya çıkan baş kohenlik, M.Ö. 586 yılında Yahudilerin Babil’e sürülmesine kadar varlığını ve işleyişini bu çizgide sürdürmüştür. Ancak sürgün sonrası dönemde, artık bir Yahudi Devleti’nin veya bir Yahudi monarkın mevcut olmaması gibi gelişmeler baş kohenliğin yetkilerinin ve mahiyetinin genişlemesi sonucunu doğurmuştur. Bu çalışmada, baş kohenlik makamı üzerindeki bahse konu değişim, Babil sürgünü sonrasından, MS 66-73 Yahudi-Roma Savaşına kadar geçen süreçte, siyasallaşma kavramı çerçevesinde incelenmiştir. Ulaşılan sonuçlara göre, baş kohenliğin siyasallaşması süreci, Yahudiler üzerindeki Pers hakimiyeti dönemi (M.Ö. 539-331) ile başlamaktadır. Büyük İskender’in Yahudiye’yi ele geçirmesiyle Yahudiler Hellenistik kültürün idaresi altına girmiş ve Hellenistik baş rahiplik anlayışından etkilenen baş kohenlik hızla siyasallaşmaya devam etmiştir. Sonraki süreçte Seleukos idaresi altına giren Yahudilerin bu kutsal makamı, yeni otoritenin siyasi bir aracı haline dönüşmüştür. Seleukoslar sonrası Yahudiye üzerinde kurulan Haşmonayim yönetiminde (M.Ö. 134 – 63) geleneksel çizgisinden oldukça uzaklaşarak siyasi yetkilerle donatılan makam, bölgede doğrudan Roma hakimiyetinin tesis edilmesi sonrasında Roma politikalarına hizmet eder hale gelmiştir. Netice itibariyle, baş kohenlik makamı sürgün sonrası dönemde bariz şekilde siyasallaşmıştır. Makam üzerindeki siyasallaşma, yabancı yönetimler tarafından gerçekleştirilen siyasallaşma ve Yahudiler tarafından gerçekleştirilen siyasallaştırma olmak üzere iki yönlüdür.
Bu makalede bilimsel araştırma ve yayın etiği ilkelerine uyulduğunu beyan ederim.
At the beginning of Jewish history, there was no distinct class of clergy. After the diversification and detailing of Jewish worship during the time of Moses, the need for a class of clergy arose, and eventually, the Jewish priests (kohanim) emerged to perform religious duties. Generally occupied with religious tasks, the Jewish priests had a hierarchy among themselves, with the Jewish high priest (kohen gadol) at the top. Originally emerging as a religious office, the Jewish high priesthood maintained its existence and function along these lines until the Babylonian exile of the Jews in 586 BCE. However, developments such as the absence of a Jewish state or monarch after the exile led to an expansion of the authority and nature of the Jewish high priesthood. In this study, the aforementioned changes in the office of the Jewish high priesthood have been examined within the framework of the politicization concept, from the post-exilic period to the Jewish-Roman War of 66-73 CE. The process of politicization of the Jewish high priesthood begins with the Persian rule over the Jews. With the conquest of Judea by Alexander the Great, the Jews came under the rule of Hellenistic culture, and the Jewish high priesthood, influenced by the Hellenistic high priestly model, continued to politicize. In the subsequent period under the rule of the Seleucids, this sacred office of the Jews became a political tool of the new authority. Under the Hasmonean rule established after the Seleucids, the office, deviating significantly from its traditional line, was endowed with political powers and eventually served Roman policies after the establishment of direct Roman rule in the region. Ultimately, the office of the Jewish high priesthood underwent significant politicization in the post-exilic period. The politicization of the office occurred in two directions: politicization carried out by foreign administrations and politicization carried out by Jews.
I declare that the principles of scientific research and publication ethics have been complied with in this article.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Eski Önasya Tarihi, Eski Yunan ve Roma Tarihi, Eskiçağ Tarihi (Diğer), Dinler Tarihi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 23 Haziran 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 25 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 26 Ocak 2024 |
Kabul Tarihi | 18 Mayıs 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 7 Sayı: 1 |
Journal of Universal History Studies © 2018 by Sabit Dokuyan is licensed under CC BY-NC-SA 4.0