Sahâbeye yöneltilen tenkitleri yine sahâbe dönemine kadar götürmek mümkündür. Başta Hz. Âişe olmak üzere bir kısım sahâbîlerin, Hz. Peygamber’den eksik işitmeleri veya hatalı rivayette bulunmaları sebebiyle bazı sahâbîlerin rivayetlerini düzelttikleri (istidrak) bilinmektedir. İlk müslüman nesil olan sahâbenin birbirleri hakkındaki uyarıları, tenkitleri ve düzeltmeleri, hata yaptığı düşünülen sahâbînin adaletini ortadan kaldırma, güvenilir olmadığını ortaya koyma ve nihayet rivayetini kabul etmeme amacına matuf olmayıp nakledilen rivayetin tashihini amaçlamaktadır. Ancak sahabe asrından yaklaşık iki asır sonrasına (hicri III. asır) gelindiğinde ise sahâbe hakkındaki tenkitlerde menfî anlamda bir evrilme olduğu görülmektedir. Artık bu asırdan itibaren bazı şahıs ve fırka mensupları bazı sahâbîlerin doğrudan adalet vasıflarına yönelik tenkitlerde bulunmuşlardır. Sözü edilen asırda ilk defa bazı sahâbîlerin yalan söylediği dile getirilmiş, bunlar da yine Hz. Ömer, Hz. Âişe gibi bazı sahâbîlere nispet edilmiştir. Buna göre bir sahâbînin yalancı olduğu yine başka bir sahâbî tarafından ortaya konulmaktdır. Ancak bu anlamda sahâbeye nispet edilen rivayetlerin güvenilir senedleri bulunmadığı gibi temel hadis kaynaklarında da yer almadıkları, muhtelif türlerde kaleme alınan akademik kitap ve makalelerde ortaya konulmuştur. XVIII ve XIX. asırlara gelindiğinde ise III. asırda temeli atılan bu menfî tavra müsteşriklerin de dahil oldukları görülmektedir. Dolayısıyla bu son asırlardan günümüze kadarki zaman dilimi içerisinde müsteşriklerle beraber bazı araştırmacılar, geçmiş dönemlerde dile getirilen iddiaları daha da geliştirip genişleterek gündeme taşımayı başarmışlardır. Özellikle sahâbenin adaletini hedef alan bu menfî tenkitlerin hadis rivayetinde aktif rolü olan ve önde gelen sahâbîler etrafında yoğunlaştığı dikkat çekmektedir. Bu meyanda Hz. Âişe, Abdullah b. Abbâs, Abdullah b. Ömer gibi meşhur sahâbîler, bu eleştirilerden fazlasıyla nasibini alan isimlerden birkaçıdır. Aynı eleştirilerin odağında yer alan ve en çok hadis rivayet eden Ebû Hureyre de çok hadis rivayet etmek ve yalan söylemekle itham edilerek ismi ve soyu bilinmeyen bir şahıs olarak değerlendirilmiştir. Son birkaç asır içerisinde sahâbeye yöneltilen tenkitlere 1957 yılında vefat eden Abdulhüseyin Şerefüddin el-Mûsevî de katkı sunmuştur. Ebû Hureyre hakkında ve yine “Ebû Hureyre” isimli müstakil ilk çalışmayı yaptığı belirtilen Mûsevî, bu kitabında Ebû Hureyre’nin kimliğinin meçhul olduğunu, Suffe ehlinin fakirleri içerisinde yer aldığını, karın tokluğuna çalışarak ve başkalarına hizmet ederek geçimini sağladığını, eğitimsiz ve kültürsüz olduğunu ifade etmektedir. Lübnan asıllı Şiî müellif Mûsevî’nin tenkitleri arasında Ebû Hureyre’nin hadis uydurduğu iddiası da yer almaktadır. Mûsevî, Ebû Hureyre’nin kedilere olan sevgisi ve tutkusu sebebiyle kedisiyle ilgilenmeyen hatta onu hapsedip yiyeyecek-içecek bir şey vermeyen, çevrede serbestçe dolaşıp beslenmesine de müsaade etmeyen bir kadının cehenneme girdiğini bildiren rivayeti Hz. Peygamber adına uydurduğunu iddia etmiştir. Ona göre bu rivayet, Ebû Hureyre’nin uydurduğu hayali bir rivayettir. Mûsevî aynı zamanda bahsi geçen iddiasını güçlendirmek için ilgili hadis bağlamında Hz. Âişe’nin Ebû Hureyre hakkındaki itirazını delil olarak kullanmıştır. Hz. Âişe’ye nispet edilen ve tek senedle rivayet edilen (garîb) bu rivayete göre Hz. Âişe, Ebû Hureyre’nin bahsi geçen rivayeti naklettiğini işitince onu sorgulamış, azarlamış ve Hz. Peygamber’den rivayette bulunduğu zaman daha dikkatli olmasını tenbihlemiştir. Bu makalede, Ebû Hureyre’nin kedisine işkence etmesi sebebiyle bir kadının cehenneme girmesinden bahseden rivayet temelinde Mûsevî’nin iddiası tartışılacaktır. Aynı zamanda Mûsevî’nin kendi görüşünü desteklemek üzere delil olarak kullandığı Hz. Âişe’nin Ebû Hureyre hakkındaki itirazı değerlendirilecektir. Bahsi geçen rivayetler işlenirken öncelikle Ebû Hureyre tarikli rivayetler ele alınacaktır. Rivayetin senedleri tablo halinde verilecek, senedlerdeki ravilerin güvenilirlik durumlarına işaret edilerek sıhhat durumları otaya konulacaktır. Ayrıca çalışmanın ana temasını oluşturan bu rivayetin Ebû Hureyre dışındaki diğer sahâbî ravileri konumunda olan Abdullah b. Ömer, Cabir b. Abdillah, Abdullah b. Amr ve Esma bnt. Ebu Bekr’den gelen rivayetler incelenecektir. Ebû Hureyre’den nakledilen rivayetlerde olduğu gibi mezkur sahâbîlerin rivayetleri de muhtelif senedleriyle birlikte değerlendirilecektir.
Hadis Ebû Hureyre Âişe Şerefüddin el-Mûsevî Kedi Sevgisi Kedisine Eziyet Eden Kadın Hadis Uydurmacılığı.
It is possible to trace the criticisms directed to the companions back until to the companions time. First of all, it is konwn that Aisha (May Allah be pleased be with her) and some companions who corrected the narrations of some other companions due to their preliminary hearing from the Prophet (pecae be upon him) or their incorrect narrations. The warnings, criticisms, and corrections of the companions, who were the first generation of Muslims, about each other never aim to undermine the justice of the companions who were thought they had made a mistake nor they were not reliable and their narrations unacceptable. On the contarary those critics only aimed to correct the narrations. On the other hand, when it came to about two centuries after the companions age (3rd century Hijri), the criticisms about the companions evolved into negative way. From this century onwards, some individuals and members of sects have criticized the qualities of justice of some companions directly. In this century, for the first time it was mentioned that some of the companions lied, and these allegetions were lifted to some reliable companions like Omar and Aisha (May Allah be pleased be with them). By doing that, a companion was declared as a liar based on another companion. However, those narrations were claimed to be told by these companions neither had reliable sanad nor existed in mainly reliable haddith sources. They only takes place in some acadmarticles and works which were written about various subjects. When it came to eighteenth and nineteenth centuries, the orientalists were also included in this negative attitude, which was originated in the hijri third century. Therefore, from these past centuries to nowadays, some researchers together with the orientalists, have succeeded in bringing the claims made in the past to the agenda by further developing and expanding them. It is noteworthy that these negative criticisms, especially targeting the justice of the companions, were concentrated around prominent companions who had an active role in hadith transmission. In this context, companions like Aisha, Abdullah ibn Abbas, Abdullah ibn Omar (May Allah be pleased with them) were some of the names who had their share of these criticisms. Abu Khurairah, who narrated the most hadith was at the center of the same criticisms and accused of narrating many hadiths and telling lies. He also was accused of being a person whose name and lineage were unknown. Abdulhuseyin Sharafuddin al-Musawi, who died in 1957, also contributed to the criticisms directed to the companions in the last few centuries. Musavi, who is stated to have done the first independent work about Abu Hurairah, also called “Abu Hurairah”, stated in this book that the identity of Abu Huraira was unknown, that he was among the poors of Suffa and he worked for peanuts and he earned his living by serving others, and also he was uneducated and uncultured. Among the criticisms of the Lebanese Shiite author Musawi includes also the claim that Abu Hurayra fabricated hadith. Musawi accused Abu Hurairah by fabricating hadith in the name of the prophet just because of his love and passion for cats. This hadith was about a woman who did not care for her cat and feed it, even imprisoned it and did not allow it to wander around freely to fed itself went to the Hell. According to him, this narration was an imaginary narration made up by Abu Hurairah. In the mean time, Musawi in order to strengthen his aforementioned claim, also referred to the Aisha's objection to Abu Hurairah as evidence. According to this narration which was attributed to Aisha and narrated with a single deed, when Aisha heard that Abu Hurairah was narrating the aforementioned hadith, she interrogated and reprimanded him by telling that he should be more carefull when he narrated from the Prophet (peace be upon him). In this article, I have discussed Musawi's claim on the basis of Abu Hurairah's narration that mentioned a woman entering Hell because of torturing her cat. At the same time I also evaluated the Aisha's objection to Abu Hurairah which Musawi used as evidence to support his own opinion. While processing the aforementioned narrations, we first discussed the narrations based on Abu Hurairah. We have pointed out the reliability of the narrators in the securities by giving the securities of the narration in tabular form. Thus, we put the soundness of the rumors in the middle. In addition, Abdullah b. Omar, Jabir b. Abdullah, Abdullah b. Amr and Esma bnt. Abu Bakr We analyzed the narrations from. We evaluated the narrations of the aforementioned Companions together with their various narrations, as in the narrations transmitted from Abu Hurairah.
Hadith Abu Hurairah Aisha Sharafuddin al-Musavi The Love Of Cats The Woman Who Tortured Her Cat Fabrication Of Hadith.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 10 Sayı: 1 |