In our study, the belief in the trinity, which has been a matter of debate since the early periods of Christianity, and the view of the Unitarianism sect on the trinity, which does not accept the belief in the trinity, are discussed. Its historical roots date back to the Council of Nicaea in 325 and emerged in the Poland and Transylvania region in the 16th century, is a remarkable sect with its attitude that rejects the belief in the trinity. After Jesus was accepted as a divine figure in the Council of Nicaea in 325, the divinity of the Holy Spirit was accepted in the Council of Istanbul in 381. This belief system is explained by the doctrine of trinity. The decisions adopted in these councils were later accepted in the same way in all these sects, although there were great differences between Orthodoxy and Protestantism. Although there is no expression of trinity in the New Testament, the belief in the trinity is the most fundamental doctrine in the Christian profession of faith. It is stated that the secret of the Holy Trinity is that there is only one God in three equal and different persons. This statement is a difficult one to understand. The fact that there are three equal and different persons on the one hand, and only one God on the other, shows us the difficulty of understanding the subject. As a matter of fact, Christians say that this difficult to understand and explain subject should be understood through "inspiration" and not through human reason. Against the criticism that the Trinity is polytheism, Christian religious authorities make a statement that they believe in three different manifestations of God, not three different Gods. Christians believe these three manifestations as God wearing a mask. These masks indicate that God has three roles. The first element of the Trinity is the Father. The second element of the Trinity, Jesus Christ, is the Son of God according to Christian belief. God and Jesus are of the same substance. The third element of the Trinity belief is the Holy Spirit. According to Christian belief, the Holy Spirit accompanied Jesus in all his activities. Today, it continues its activities through the Church.
In the Catholic Christian belief system, great importance was attached to the belief in the Trinity, and severe punishments, including burning to death, were imposed on those who denied the Trinity. The belief in the Trinity is a doctrine that was also accepted by Orthodox and Protestant Christianity that emerged later. Anti-trinitarian views, which are the starting point of Unitarianism, began with the birth of Christianity and the crucifixion of Jesus. The Arian ideas that led to the convening of the Council of Nicaea were a very widespread view in early Christianity, and even information has been obtained that it was the dominant sect during the period of Roman Emperor Constantine (272-337). As a result of the spread of this view and the emergence of debates among Christians, Constantine decided to convene the Council of Nicaea. Opinions against the Trinity became widespread with Arius before the Council of Nicaea in 325, but these views were rejected at the Council of Nicaea. Arius was dismissed from the Church and anti-trinitarian views were considered heretical. Arius saw Jesus as a human being created by God and firmly denied that Jesus was a divine figure. According to Arius, the only eternal being is God. Due to the punishments given later, there were not many anti-trinity views. Since the Catholic Church was both a political and religious power throughout the Middle Ages, all opposing views were suppressed.
With the reform movements of the 16th century, anti-trinitarian views emerged again. Figures such as Michael Servetus, Faustus Socinus, John Biddle, George Blandrata and Francis David pioneered anti-trinitarian views. Servetus led the formation of anti-trinitarian views and influenced the anti-trinitarian views that came after him. Socinus was an important figure in the spread of anti-trinitarian views, especially in Poland. John Biddle is seen as the father of anti-trinitarian views in England. Blandrata and David were influential in the Transylvania region, where they still have congregations today. Later, Unitarianism developed especially in the United States of America, and the organization called the Unitarian Universalist Association, which gathered all Unitarians under one roof, was founded there. William Ellery Channing and Joseph Priestley were influential people in the United States, which is the country where the most Unitarians live today. The most important common point of Unitarianism, which has developed under the leadership of different people in different countries, is that it has a clear belief in one God.
Çalışmamızda Hristiyanlığın erken dönemlerinden itibaren tartışma konusu olan teslis inancı ve teslis inancını kabul etmeyen Üniteryanizm mezhebinin teslise bakışı ele alınmıştır. Tarihi kökleri 325 İznik Konsiline dayandırılan, XVI. yüzyılda Polonya ve Transilvanya bölgesinde ortaya çıkmış olan Üniteryanizm teslis inancını reddeden tutumu ile dikkat çekici bir mezheptir. 325 İznik Konsilinde İsa’nın Tanrısal bir figür olarak kabul edilmesinden sonra 381 İstanbul Konsilinde Kutsal Ruh’un Tanrılığı kabul edilmiştir. Bu inanç sistemi teslis doktrini ile açıklanmıştır. Bu konsillerde kabul edilen kararlar daha sonra Ortodoksluk ve Protestanlık şeklinde büyük ayrılıklar olmasına rağmen tüm bu mezheplerde aynı şekilde kabul görmüştür. Yeni Ahit’te teslis ifadesi olmamasına rağmen teslis inancı Hristiyan iman ikrarında en temel doktrindir. Kutsal Üçlüğün sırrının eşit ve farklı üç şahısta yalnız bir Tanrı’nın olduğu ifade edilir. Bu ifade anlaşılması zor bir ifadedir. Bir yandan eşit ve farklı üç şahıstan bir yandan da yalnız bir Tanrı’dan söz edilmesi konunun anlaşılmasının zorluğunu bize göstermektedir. Nitekim Hristiyanlar bu anlaşılması ve izah edilmesi zor konunun insan aklı ile değil “ilham” ile anlaşılması gerektiğini söylerler. Teslisin çok Tanrıcılık olduğu eleştirisine karşı Hristiyan dini otoriteleri üç farklı Tanrı’ya değil Tanrı’nın üç farklı tezahürüne iman ettikleri şeklinde bir açıklama yapmaktadır. Hristiyanlar bu üç tezahürü Tanrı’nın maske giymiş hali olarak tasavvur ederler. Bu maskelerle Tanrı’nın üç rolü olduğu belirtilir. Teslisin ilk unsuru Baba’dır. Teslisin ikinci unsuru İsa Mesih, Hristiyan inancına göre Tanrı’nın Oğlu’dur. Tanrı ile İsa aynı cevherdendir. Teslis inancının üçüncü unsuru ise Kutsal Ruh’tur. Hristiyan inancına göre Kutsal Ruh, İsa’nın tüm faaliyetlerinde yanında olmuştur. Günümüzde de faaliyetlerine Kilise aracılığı ile devam etmektedir.
Katolik Hristiyan inanç sisteminde teslis inancına büyük önem atfedilmiş ve teslisi inkâr edenlere yakarak öldürme dâhil büyük cezalar uygulanmıştır. Teslis inancı daha sonra ortaya çıkan Ortodoks ve Protestan Hristiyanlık tarafından da kabul görmüş bir doktrindir. Üniteryanizmin çıkış noktası olan teslis karşıtı görüşleri Hristiyanlığın doğması ve İsa’nın çarmıha gerilmesi ile başlamıştır. İznik Konsilinin toplanmasına neden olan Ariusçu fikirler erken dönem Hristiyanlıkta oldukça yaygınlaşan bir görüş olmuş hatta Roma İmparatoru Konstantin döneminde (272-337) egemen mezhep olduğu yönünde bilgilere ulaşılmıştır. Bu görüşün yayılması ve Hristiyanlar arasında tartışmaların çıkması neticesinde Konstantin İznik Konsilinin toplanmasına karar vermiştir. Teslis karşıtı görüşler 325 İznik Konsili öncesi Arius ile yaygınlaşmış ancak İznik Konsilinde bu görüşler reddedilmiştir. Arius Kilise’den azledilmiş ve teslis karşıtı görüşler sapkın görüşler olarak kabul edilmiştir. Arius, İsa’nın Tanrı tarafından yaratılmış bir beşer olarak görmüş ve İsa’nın Tanrısal bir figür olduğunu kesin bir şekilde reddetmiştir. Arius’a göre ezeli olan tek varlık Tanrı’dır. Daha sonra verilen cezalar sebebiyle teslis karşıtı görüşlere çok fazla rastlanmamıştır. Orta Çağ boyunca Katolik Kilise’nin hem siyasi hem de dini bir güç olması sebebiyle tüm karşı görüşler baskı altına alınmıştır.
XVI. yüzyıl reform hareketleri ile teslis karşıtı görüşler tekrar ayyuka çıkmıştır. Micheal Servetus, Faustus Socinus, John Biddle, George Blandrata ve Francis David gibi şahsiyetler teslis karşıtı görüşlere öncülük etmişlerdir. Servetus teslis karşıtı görüşlerin oluşmasında önderlik etmiş ve kendinden sonra gelen anti teslis görüşleri etkilemiştir. Socinus özellikle Polonya’da teslis karşıtı görüşlerin yaygınlaşmasında önemli bir figür olmuştur. John Biddle İngiltere’de teslis karşıtı görüşlerin babası olarak görülmektedir. Blandrata ve David ise günümüzde de cemaatleri bulunan Transilvanya bölgesinde etkili olmuşlardır. Daha sonra Üniteryanizm özellikle Amerika Birleşik Devletlerinde gelişim göstermiş ve tüm Üniteryenleri tek çatı altında toplayan Unitarian Universalist Association (Üniteryen Üniversalist Kurumu) isimli kuruluş burada kurulmuştur. Günümüzde en fazla Üniteryenin yaşadığı ülke olan Amerika Birleşik Devletleri’nde William Ellery Channing ve Joseph Priestley etkili kişiler olmuşlardır. Farklı ülkelerde farklı kişilerin önderliğinde gelişim göstermiş olan Üniteryanizmin en önemli ortak noktası ise net bir tek Tanrı inancına sahip olmuş olmasıdır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Dinler Tarihi |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 10 Sayı: 2 |