In this article, the literature set forth in the Muslim tradition of thought on the nature of social relations with polytheists is discussed in general terms. The literature in question has been formed based on the verse “…Do not allow polytheists to approach al-Masjid al-Ḥarām after this year” (Tawba 9/28). In this context, scholars discussed such issues as the nature of the polytheism, the content of the act of not approaching the borders of al-Masjid al-Ḥarām region, and especially whether the warning in the verse is limited to the worship of Hajj. It is seen that two views come to the fore in the literature presented within the framework of this verse. The first one expands the boundaries of the prohibition of not approaching, considering that the meaning of the term al-Masjid al-Ḥarām covers all mosques, while the other view is based, with an interest centered approach, on the claim that the area in question is limited to the Ka‘ba and its surroundings. In this context, it is argued that the polytheists cannot enter the area of Ḥarām at all, while the second view emphasizes that the polytheists cannot enter the area in order to perform pilgrimage and umrah in the way they did in the time of ignorance, but they can come for different purposes such as trade, travel etc. In the article, the subject is examined with reference to riwāyah, dirayāh, aḥkām, and Shiite tafsirs written until the seventh century of Hijra. In this context, the ahkâm tafsirs by Muqātil b. Sulaymān, Imām Shāfiʿī, al-Jaṣṣāṣ, Abū Bakr Ibn al-ʻArabī and al-Qurṭubī; the narration tafsirs by al-Ṭabarī, Ibn Abī Ḥātim, Abū Isḥāq al-Thaʻlabī and Ibn Kathīr; the dirayāh tafsirs by al-Māturīdī, al-Zamakhsharī, Fakhr al-Din al-Rāzī, al-Bayḍāwī and Abū al-Barakāt al-Nasafī, and the Shiite tafsirs by al-Qummī, al-Ayyāshī, Abū Ja‘far al-Tūsī and al-Ṭabarsī have been studied. The purpose of dealing with the subject based on the aforementioned tafsirs is to make a comparison by determining the legal provisions put forward depending on the understanding of the verse and their reasons. Indeed, it is seen that the views of the scholars described as Aṣḥāb al-Ḥadīth and Aṣḥāb al-Ra’y are determinant in understanding the 28th verse of the sūrat al-Tawba. The purpose of examining the Shiite tafsirs in the context of the subject is to determine whether the perspective regarding the handling of the 28th verse of the sūrat al-Tawba is close to that of Aṣḥāb al-Ḥadīth or Aṣḥāb al-Ra’y in the literature in question. In the tafsir works examined, it is stated that the first opinion belongs to Imām Mālik and Imām Shāfiʿī, while the second opinion is attributed to Abū Hanifa. While the view belonging to Imām Malik and Imām Shāfiʿī has been generally accepted, the second view adopted by Abū Ḥanīfa hand al-Māturīdī and accepted by Ḥanafī-Māturīdī scholars has been described as exceptional (shadhdh) in the historical process and not taken into consideration. In the article, the basic logic of these views, their emergence processes and the juridical provisions produced within this framework, specific to the riwāyah, dirayāh, aḥkām and Shiite tafsirs written until the seventh century of Hijra are attempted to be examined from an analytical perspective. As a result, it is seen in the article that Imām al-Mālik and Imām al-Shāfiʿī, the members of Aṣḥāb al-Ḥadīth, discuss the issue in a way that includes not only polytheists but also all non-Muslims, and put forward legal provisions on the nature of the social, economic and political relations to be established with these groups. With these provisions, the marginalization of non-Muslims, especially socio-culturally, in the Muslim intellectual tradition has been legitimized. This point of view not only prevents Muslims from contributing to the culture of living together, but also contradicts with the perspective of the Qurʾān, which is based on respect for human beings. In this context, Abū Ḥanīfah, one of the prominent representatives of Aṣḥāb al-Ray, restricts the prohibition order to the act of pilgrimage during the period of ignorance, allowing for serious differences in the point of view on the subject. This way of understanding of Abū Ḥanīfah does not allow for a negative practice regarding non-Muslims and has been developed by his follower al-Māturīdī and taken into a moral dimension.
Kalam Polytheism Polytheist The 28th verse of Surāt al-Tawba al-Masjid al-Ḥarām Abū Ḥanīfah al-Māturīdī
Bu makalede, müşriklerle sosyal ilişkinin mahiyetine dair Müslüman düşünce geleneğinde ortaya konulan literatür genel hatlarıyla ele alınmaktadır. Söz konusu literatür, “müşrikler bu yıldan sonra Mescid-i Harâm’a yaklaşmasınlar” (Tevbe 9/28) ayeti temelinde şekillenmiştir. Bu bağlamda âlimler şirkin mahiyeti, Mescid-i Harâm bölgesinin sınırları ile bu bölgeye yaklaşmamayı ifade eden fiilin içeriği ve özellikle de ayetteki uyarının Hac ibadeti ile sınırlı/kayıtlı olup olmadığı gibi hususları tartışma konusu yapmışlardır. Bu ayet çerçevesinde ortaya konulan literatürde iki görüşün ön plana çıktığı görülmektedir. Bunlardan ilki, Mescid-i Harâm ifadesiyle kastedilen mananın tüm mescitleri kapsayacağı düşüncesinden hareketle “yaklaşmama” yasağın sınırlarını genişletirken diğer görüş, maslahatçı bir yaklaşımla söz konusu bölgenin Kâbe ve çevresiyle sınırlı olduğu iddiasına dayanmaktadır. Bu bağlamda ilk görüşte, harem bölgesine müşriklerin hiçbir surette giremeyeceği savunulurken ikinci görüşte, müşriklerin cahiliye döneminde yaptıkları tarzda hac ve umre ibadeti yapmak amacıyla söz konusu bölgeye giremeyecekleri ancak ticaret, seyahat vb. farklı maksatlarla gelebilecekleri vurgulamaktadır. Makalede konu H. VII. yüzyıla kadar kaleme alınan rivayet, dirayet, ahkâm ve Şiî tefsirler temelinde irdelenmiştir. Bu bağlamda Mukātil b. Süleymân, İmâm Şâfiî, Cassâs, Ebû Bekir İbnü’l-Arabî ve Kurtubî’nin kaleme aldığı ahkâm tefsirleri; Taberî, İbn Ebî Hâtim, Ebû İshak es-Sa‘lebî ve İbn Kesîr’in yazdığı rivayet tefsirleri; Mâtürîdî, Zemahşerî, Fahreddin er-Râzî, Beyzâvî ve Ebu’l- Berakât en-Nesefî’nin dirayet tefsirleri ile Şiî müfessirler Kummî, Ayyâşî, Ebû Ca‘fer et-Tûsîve Tabersî’nin tefsirleri incelenmiştir. Konunun bahsi geçen tefsirler temelinde ele alınmasındaki amaç ayetin anlaşılmasına bağlı olarak ortaya konulan fıkhî hükümleri ve gerekçelerini tespit ederek mukayese yapmaktır. Zira Tevbe suresi 28. ayetin anlaşılmasında, dini anlama tarzları bakımından Ashâbu’l-Hadis ve Ashâbu’r-Rey olarak nitelenen âlimlerin görüşlerinin belirleyici olduğu görülmektedir. Konu bağlamında Şiî tefsirlerin incelenmesindeki amaç ise söz konusu literatürde Tevbe suresi 28. ayetin ele alınmasına ilişkin bakış açısının Ashabu’l Hâdis’e mi Ashabu’r-Rey’e mi yakın olduğunu tespite yöneliktir. İncelenen tefsirlerde ilk görüşün İmâm Mâlik ve İmam Şâfiî’ye ait olduğu belirtilirken ikinci görüş Ebû Hanîfe’ye nispet edilmiştir. İmâm Mâlik ve İmam Şâfiî’ye ait olan görüş genel kabul görürken Ebû Hanîfe ve Mâtürîdî’nin benimsediği, Hanefî-Mâtürîdî âlimler tarafından kabul gören ikinci görüş, tarihsel süreçte şaz olarak nitelendirilmiş ve dikkate alınmamıştır. Makalede, H.7. yüzyıl’a kadar yazılan rivayet, dirayet, ahkâm ve Şiî tefsirleri özelinde bu görüşlerin temel mantığı, ortaya çıkış süreçleri ve bu çerçevede üretilen fıkhî hükümler analitik bir bakış açısıyla irdelenmeye çalışılmıştır. Makalede sonuç olarak Ashabu’l-Hadis’e mensup âlimlerden İmâm Mâlik ve İmâm Şâfiî’nin konuyu sadece müşrikleri değil tüm gayr-i müslimleri içerecek şekilde ele aldıkları ve bu gruplarla kurulacak sosyal, ekonomik ve siyasi ilişkinin mahiyeti hakkında fıhkî hükümler koydukları görülmektedir. Bu hükümlerle, Müslüman düşünce geleneğinde gayr-i Müslimlerin özellikle sosyo-kültürel açıdan ötekileştirilmeleri meşrulaştırılmıştır. Bu bakış açısı Müslümanların birlikte yaşama kültürüne katkı sağlamalarını engellediği gibi insana saygıyı temel alan Kur’an’ın bakış açısı ile de çelişmektedir. Bu bağlamda Ashabu’r-Rey’in önemli temsilcilerinden biri olan Ebu Hanîfe’nin yasaklama emrini cahiliye döneminde yapılan hac fiili ile sınırlaması konuya ilişkin bakış açısında ciddi farklılıklara imkân tanımaktadır. Ebû Hanîfe’nin bu anlama biçimi, gayr-ı Müslimlere ilişkin olumsuz bir uygulamaya imkân vermediği gibi takipçisi Mâtürîdî tarafından geliştirilerek ahlakî bir boyutta ela alınmıştır. Süreç içerisinde söz konusu anlama biçimi, aynı düşünce geleneğine mensup olan Cassâs ve Ebû’l-Berekât en-Nesefî tarafından devam ettirilerek geliştirilmiştir.
Kelam Şirk Müşrik Tevbe suresi 28. ayet Mescid-i Harâm Ebû Hanîfe Mâtürîdî
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2021 |
Gönderilme Tarihi | 15 Nisan 2021 |
Kabul Tarihi | 27 Haziran 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |
Kader Creative Commons Atıf-Gayriticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.