Nefsin tanımı, mahiyeti, özellikleri, ilişkili olduğu alanların tespiti hem metafiziğin hem de teolojinin en temel problemlerinden biridir. Öyle ki nefs konusunun ele alınış tarzı, İslam düşünce geleneğini topyekûn bu konu üzerinden inceleme imkânı dahi sunmaktadır. Zira varlığı ve özel olarak insanı anlama noktasında, nefs konusunun kozmolojik, ontolojik, epistemolojik ve ahlâkî alanların tümünün temeline yerleştirildiği görülmektedir. Bu durum, nefs teorisinin kendi içinde bir bütün oluşturacak şekilde değerlendirildiğini göstermektedir. Literatürde hâkim olan anlayışa göre, nefsin; a) varlığın oluşumunda önemli bir yer teşkil ettiği, b) bedenden ayrı ve farklı bir mahiyet taşıdığı, c) bilgi elde etmenin gerekçesi olduğu ve d) ahlâkî eylemlere kaynaklık ettiği vurgulanmaktadır. Bu doğrultuda, “Neredeyim ve neyle ilişkiliyim?”, “Neyim?”, “Neyi, nasıl bilebilirim?” ve “Ne yapmalıyım?” sorularına nefs teorisi bağlamında cevap arandığı söylenebilir. İnsan varlığının temel belirleyeninin bedenden ayrı ve farklı bir varlık olarak sunulması, birtakım gerekçelerden hareket etmektedir. Kognitif süreçleri üst düzeyde işletebilmesi, ahlâkî eylem üretebilmesi; ayrıca vahye muhatap kılınması, insanın diğer varlıklardan farklı ve üstün olduğu sonucuna götürmüştür. Bu farklılık ve üstünlük ise insanın maddî olanla sınırlı olamayacağı fikrini beraberinde getirmiştir. Maddenin daima; değişme, bozulma, parçalanma, yok olma gibi niteliklerle ilişkilendirilmesi bu kanaati beslemiştir. Dolayısıyla –özellikle müteahhir dönemde- hem maddî olan hem de maddî olana sıkışmayan bir varlık tasavvuruna yer verilmemiştir. Bir başka ifadeyle, maddî olduğu halde gayrı maddî üretimler sağlayabilecek bir varlık fikrinden vazgeçilmiş, insanı nefs-beden düalitesi ardında irdeleme tercih edilmiştir. Bu tercih, teolojinin oluşum özünde yer alan bir anlayış değildir. Zira erken dönem Mu’tezilî, Eş’arî ve Mâtürîdî kelâm literatürünün, ortak bir şekilde, insanın bedenden ayrık nefse referansta bulunmadan tanımlanması gerektiği üzerinde durduğu görülmektedir. İnsan varlığını çözümleme noktasında düalist anlayışın tercih edilmesi, farklı kültürlerle karşılaşma sonucundaki etkinin bir ürünüdür. Bu doğrultuda Yunan, Hint, Mısır ve Sümer felsefelerinin İslam düşünce geleneği üzerinde etkili olduğu görülmektedir. Özü itibarıyla kelâmın düalist anlayıştan uzak yaklaşımının ise Kur’ân’dan temel aldığı söylenebilir. Çalışmamızda bu iddiamızın temeli kurulacaktır. Kur’ân’ın temel terimlerimden biri olan nefs kelimesi, bütünsel bir bakış açısıyla incelenecektir. Bu inceleme, bu konuda oluşturulmuş literatürün nasıl değerlendirilmesi gerektiğiyle ilgili de zemin oluşturacaktır.
Bu makale, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün danışmanlığında tamamlanan Kelam'da Nefs Fenomenolojisi (2020) başlıklı doktora tezinden türetilmiştir.
The definition, nature, characteristics, and identification of the nafs are among the most fundamental problems in both metaphysics and theology. The manner in which the subject of the nafs is addressed even provides the opportunity to scrutinize the entire Islamic thought tradition through this topic. Indeed, it can be observed that the approach to the topic of the nafs is foundational to cosmological, ontological, epistemological, and ethical aspects in understanding existence in general and human existence in particular, which indicates that nafs has many dimensions rather than one definitive character. According to the prevailing understanding in the literature, nafs is emphasized to a) play a significant role in the formation of existence, b) have a nature separate from the body, c) be the rationale for obtaining knowledge, and d) be a source for ethical actions. In this context, the inquiries “where am I and what am I related to”, “what am I”, “what and how can I know” and “what should I do” are directly addressed within the framework of the theory of the nafs. The presentation of the fundamental determinant of human existence as a separate and distinct entity from the body is based on certain reasons. Humans’ abilities to operate cognitive processes at a higher level, to generate ethical actions, and to be addressed by revelation has led to the conclusion that humans are different from and superior to other beings. This distinctiveness and superiority, however, imply that existence is not limited to the material. The idea that matter is always associated with qualities such as change, decay, fragmentation, and extinction has nourished this belief. Therefore, especially in the later period of kalām (mutaʾaḫḫirūn), the conception of existence which is material but is not restricted to materiality alone is rejected. In other words, the idea of a being that, while material, can produce non-material outputs has been abandoned, and human beings have been examined behind the duality of nafs and body. The preference for a dualistic understanding is not inherent in the formation of kalām. It is observed that in the early periods of kalām (mutaqaddimūn), Mu‘tazilī, Ash‘arī, and Māturīdī literature, collectively, emphasized the need to define human existence without reference to a separate nafs from the body. This preference for a dualistic understanding in analyzing human existence is a product of the influence resulting from encounters with different cultures. In this regard, the impact of Greek, Indian, Egyptian, and Sumerian philosophies on Islamic thought is evident. The fundamentally non-dualistic approach of kalām seems to be stemmed from the Qur’ān. In our study, the foundation of this claim will be laid down. The word nafs one of the fundamental terms of the Qur’ān, will be examined from a holistic perspective. This examination will also provide a basis for evaluating the literature on this subject.
This article is derived from PhD dissertation entitled Kelam’da Nefs Fenomenolojisi (2020), completed under the supervision of Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün at Ankara University Institute of Social Sciences.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Kelam |
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2023 |
Gönderilme Tarihi | 13 Kasım 2023 |
Kabul Tarihi | 22 Aralık 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 21 Sayı: 3 |
Kader Creative Commons Atıf-Gayriticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.