The first intellectual and actual disagreements within the Muslim community began after the death of the Prophet (PBUH). The Khârijites, emerged on the stage of history with the growth of events during the reign of Khalifa Othmån and Khalifa Ali. The Tahkim event, which aimed to end the battle of Siffīn and ensure peace among Muslims, resulted in another split, and a large group of the Muslim community left and withdrew to Nehrevan on the grounds that the provisions of the Qur'ān were not being followed. This group, composed of mostly provincial, poorly educated soldiers and later called the Khārijīs, could not agree among themselves, and many of them rebelled in an extremist manner during the Umayyad and Abbasid periods and were involved in various violent incidents. By the end of the third century, with the exception of the Ibādiyya, the Khārijite groups, especially al-Azārika, which were inclined to extremism or resorted to violence, disintegrated and disappeared. The Ibādiyya, which emerged among the Khārijite groups, achieved its own transformation and even received the necessary support from the people due to the moderation of its ideas and methods, and established the Rustamid state in North Africa, which ruled for 132 years, while building its intellectual structure. Today, with a population of nearly seven million in North Africa, Oman and Zanzibar, this sect is both a community and an intellectual movement that deserves to be studied from many perspectives. The Ibâdiyya, with its written works dating back to the second century of Hijr and its centuries of accumulated experience, offers valuable data for understanding the socio-political ground for the elaboration of the principles of belief, behavior and politics of Islam. On the other hand, it does not seem possible to say that the sect has been handled objectively in every aspect. In the works of fiqh and maqālāt written since the end of the third century Hijri, many derogatory expressions used against the Khārijīs on various grounds have been and still are used in a way to include the Ibādiyya without thoroughly investigating their affiliation. What we want to draw attention to here is that many individuals, ideas, or schools that are considered to belong to Ahl al-Bid‘ah or Ahl al-Kufr may have been attributed to the Ibādiyya without scientific verification. In this article, by delving into the history of the Ibādiyya, the status of some ideas, individuals or sub-groups attributed to the Ibādiyya has been discussed in order to bring some new ideas or determinations to the field of belief and to contribute to the correct understanding of the sect. For this purpose, the main works of fiqh and maqālāt have been used in comparison with the Ibdiyya's authoritative classical and contemporary sources, and an attempt has been made to determine the sectarian affiliation of the sub-groups whose attribution to the Ibādiyya is controversial.
İslam tarihinde Müslüman topluluk içinde ilk fikrî ve fiilî anlaşmazlıklar Hz. Peygamberin (s.a.v.) vefatının ardından başlamış daha sonra Hz. Osman ve ardından Hz. Ali döneminde olayların büyümesiyle Hâricîlik mezhebi tarih sahnesine çıkmıştır. Sıffîn savaşını bitirmeyi ve Müslümanlar arasında barışı temin etmeyi hedefleyen Tahkîm olayı başka bir ayrılıkla neticelenmiş, Kur’ân’ı-Kerîm’in hükümlerine uyulmadığı gerekçesiyle Müslüman topluluktan büyük bir grup ayrılarak Nehrevan’a çekilmiştir. Çoğu taşradan gelmiş, eğitim seviyesi düşük askerlerinden oluşan ve daha sonra Hâricîler diye isimlendirilen bu grup, kendi içlerinde de anlaşamamış pek çoğu aşırılık yanlısı bir tavırla Emevî ve Abbasî Devletleri döneminde isyan etmiş ve muhtelif şiddet olaylarına karışmıştır. Hicrî üçüncü asrın sonlarında İbâdiyye hariç, başta Ezârika olmak üzere aşırılığa meyleden veya şiddete başvuran Hâricî gruplar dağılıp yok olmuştur. Hâricî kitleler içerisinde ortaya çıkmış olan İbâdiyye kendi dönüşümünü sağlayarak ve hatta fikir ve yöntemlerindeki yumuşaklık sebebiyle halktan gerekli desteği alarak bir yandan Kuzey Afrika’da 132 yıl hüküm süren Rüstemîler Devletini kurarken diğer yandan da fikrî bünyesini inşa etmiştir. Günümüzde Kuzey Afrika, Umman ve Zanzibar’da yedi milyona yakın nüfusa sahip olan bu mezhep pek çok açıdan etüt edilmeyi hak eden bir topluluk ve bir fikir akımıdır. İbâdiyye, hicrî ikinci asra dayanan yazılı eserleri ve yüzyıllarca biriktirdiği deneyimi ile İslam dininin inanç, davranış ve siyaset esaslarının tedvini için sosyo-politik zeminin anlaşılmasında değerli verilere sahiptir. Öte yandan mezhebin her açıdan objektif olarak ele alındığını söylemek mümkün görünmemektedir. Hicrî üçüncü asrın sonlarından itibaren yazılan fırak ve makālât türü eserlerde çeşitli gerekçelerle Hâricîlik için kullanılan pek çok yerici ifade, aidiyeti iyice araştırılmadan İbâdiyye’yi teşmil edecek şekilde kullanılmıştır ve halen de kullanılmaya devam etmektedir. Burada asıl dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, ehl-i biꜤdat yahut ehl-i küfre ait olduğu değerlendirilen pek çok şahıs, düşünce veya ekolün ilmi açıdan tevsiki yapılmadan İbâdiyye’ye nispet edilmiş olabileceğidir. Bu makalede İbâdiyye’nin tarihi derinliklerine inilerek hem inanç sahasına yeni birtakım fikir veya tespitleri kazandırmak hem de mezhebin doğru bir şekilde anlaşılmasına katkı sunmak için İbâdiyye’ye nispet edilen bazı fikir, şahıs yahut alt grupların durumu ele alınmıştır. Bu amaçla temel fırak ve makālât eserleri, İbâdiyye’nin muteber klasik ve çağdaş kaynaklarıyla mukayeseli olarak kullanılmış ve İbâdiyye’ye nispeti tartışmalı olan alt grupların mezhebe aidiyeti tespit edilmeye çalışılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Mezhepleri, Kelam |
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 10 Ekim 2024 |
Kabul Tarihi | 21 Aralık 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 22 Sayı: 2 |
Kader Creative Commons Atıf-Gayriticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.