Bireyler arasında sosyal ilişkilerin başlaması oldukça eskiye dayanmaktadır. Sosyal ilişkiler, doğal olarak beraberinde bazı sosyal farklılıklar getirmiştir. Çünkü her bireyin akli melekesi, özgüveni, ekonomik bağlamda girişimcilik ruhu ve insanlarla iletişim kurma yeteneği bir değildir. Bu sosyal farklılık zamanla öne çıkmış grubun, kendini farklı ve üstün bir statüde görmesine neden olmuştur demek mümkündür. Kendilerini kentsoylu ve asilzade diye niteleyen grup, ya bizzat memleketin idaresini ele almış ya da dışarıdan müdahale etmiştir. Öyle ki bu grup, zamanla diğer insanları etkilemiş, denetim altına almıştır. Onlar, neredeyse alt grubun inanma özgürlüklerine varıncaya kadar bütün değerlerine yön vermeye çalışmıştır. Kur’an, kendini sorumsuz ve toplumun üstünde gören bu grubu “mele’/eşrâf’” ve “mütrefîn/varlıklı kimseler” olarak nitelemiştir. Neredeyse aynı niteliklere sahip ve her konuda birbirine destek veren bu çevreler, insanları inanç bağlamında özgürleştirmeye, sosyal anlamda ise toplumda adaleti sağlamaya çalışan peygamberlere ilk tepki verenler olmuştur. Onlar, peygamberlere karşı çıkmakla kalmamış, diğer insanları da kışkırtmıştır. Dolaysıyla toplumda vahiy eksenli bir hayatın önüne barikat olmuştur. Bu çalışmada özelde Zemahşerî’nin, “Keşşâf” adlı tefsirinde “mele” ve “mütrefîn” hakkında yaptığı yorum ve analizler; genelde ise diğer bazı müfessirlerin görüşleri ele alınmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Temmuz 2022 |
Gönderilme Tarihi | 15 Mart 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |