Dilin oluşturduğu bir anlam dünyası içine doğan kişi, yaşamının başlangıcından itibaren dilin dolayımından geçen bir Ben-Sen ilişkisini kurar ve bu temelde benliğini, kişiliğini ve kimliğini oluşturmaya başlar. Toplumsal ve kültürel bir olgu olan dilin dolayımından geçerek biçimlenen benlik, bir birey ve bir kişi olma durumunu kendinde barındırmaktadır. Bu, aynı zamanda sosyal ve kültürel ilişkilerin dilsel organizasyonu aracılığıyla biçimlenen öznelerarası bir benliği, kişiliği, bireyselliği ve kimliği ifade etmektedir. Felsefe tarihinde, genel olarak dil-düşünce ve dil-dünya ilişkisi çerçevesinde dile ilişkin iki temel bakış açısı söz konusudur. Bunlardan biri, dil ve düşünceyi özdeşleyen, dili yaratıcı bir etkinlik olarak gören anlayış; diğeri ise, dili, aklın bir ürünü, düşüncelerin iletilmesinin bir aracı ya da aleti olarak gören anlayış. Bu makalede, dilin düşünceyle ilişkisinde biçimlenen bir öznellik, bireysellik ve kimlik kavramları çerçevesinde, iki anlayışın uzlaştırılması olanağı üzerinde durulmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Ekim 2014 |
Gönderilme Tarihi | 25 Şubat 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 Sayı: 23 - Kaygı (23) 2014 |
e-ISSN: 2645-8950