Anlamlandırmakta
güçlük çektiğimiz veya aklımızın kavramakta zorlandığı meseleler hakkında
gizemli bir gücün varlığından sıkça dem vururuz. İlk insanlardan günümüze kadar
bu değişmemiştir. Mitololojier de bu gizemli güçler etrafında şekillenmiştir.
İnançları da bu güçler şekillendirmiştir. Böylece insanlar, güçlerinin
yetmediği veya herhangi bir müdahalede bulunma imkânlarının olmadığı olayları
bu sayede daha rahat anlamlandırır, sebebini açıklar olmuşlardır.
Türklerin
yaşadıkları coğrafya itibariyle pek çok kültürle etkileşim içinde olmaları
doğal olarak o kültürlerin kavramlarının dile yerleşmesi sonucunu doğurmuştur.
İslâmiyet’i Farslar aracılığıyla benimseyen Türklerde namaz, oruç gibi İslâmî
terimlerin de Farsça olması bu etkileşimin açık bir göstergesidir. Ancak
Türklerin İslâmiyet’i kabul ettikleri ilk zamanlarda bu etkileşim zaman
almıştır. Mesela Kutadgu Bilig’de Allah sözcüğünün geçmemesi, bu sözcüğün
yerine Bayat, İdi, Tanrı sözcüklerinin kullanılmasının Karahanlıların
müslümanlığı yeni kabulüyle ilgili bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca Şeytan,
iblis sözcüklerinin yerine de yek sözcüğünün kullanıldığını görürüz.
İslâmiyetin
kabulüyle birlikte Türkler yeni bir inanç sistemini kabul etmekle birlikte
önceki yaşamlarından bazı geleneklerini bu yeni inanç sistemiyle harmanlayarak,
yeni bir biçime dönüştürerek devam ettirmişlerdir. Din tarafından batıl
inanışlar olarak adlandırılan bu tür davranışlar kişiler tarafından dinin bir
parçası kabul edilmiş ve günümüzde de sergilenmeye devam edilmiştir. “Şeytan
kulağına kurşun” deyip tahtaya üç defa vurma bunlardan biridir. Böylece
nazardan sakınılacağı hesap edilmiştir. Bu yazıda Anadolu’da “Yılbız kulağına
kurşun” şeklinde kullanılan bu deyimdeki yılbız sözcüğü üzerinde durulacaktır.
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Haziran 2017 |
Gönderilme Tarihi | 7 Nisan 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 34 |