Kültürün
önemli unsurlarından olan dil, bir yandan toplumun hakikatlerini yansıtırken,
diğer yandan kültürün yeniden meydana gelmesini ve devamını sağlar. Toplumların
geçmişten günümüze kazandıkları bilgi ve deneyimlerinin en önemli aktarıcı
ögelerin arasında dil gelir. Sözlü kültürden yazılı kültüre değin tarih,
edebiyat, felsefe, folklor, sosyoloji, psikoloji ve ahlak gibi birçok yönde
araştırma konusu olan ulusal ve sosyal varlıklar anlatım gücü ve kavram
zenginliği bakımında çok önemli dil yapılarıdır. Atasözleri içinden çıkılan
bağlamın aynası gibi yüzyıllar boyu değişim ve dönüşümlere bağlı da olsa
varlığını sürdürerek bugüne kadar gelir. İnsanoğlunun olduğu yerde bir deneyim
ve insan topluluğu olduğu yerde bir kültürel olgudan söz etmek mümkündür. Bu
deneyim ve kültürel değerlerin yayılması ve sonraki nesillere aktarılmasında
önemli bir köprü vazifesi gören dil, insanlık tarihi açısından da birtakım
kazanımları açığa çıkarır. Atasözleri bulunduğu kültür coğrafyasının ve milli
değerlerin tüm özelliklerini içinde barındıran ve anlamlar bakımından
çeşitlilik gösteren edebi kavram özelliğidir. Atasözleri, bir milletin kimliği
niteliğinde olan kalıplaşmış miraslardır. Binlerce yılın ve tecrübenin ürünü
olan bu tanıklar, tarihimizin ve atalarımızın şahitleridir. Kültür hayatımızın
önemli unsurlarından biri olan bu ifadeler bazen bir hâdiseden bazen bir
kıssadan bazen de tüm bunlardan bağımsız olarak tecrübe edilmiştir. Genelde
atasözleri üzerinde yapılan çalışma ise de özelde belli hayvanların
tarihimizdeki yerlerini tespit etmektir. Bunlar; At, Aslan-Arslan ve Deve kavramları üzerinde durulacaktır. Bu çalışmada atasözlerimizde geçen
hayvanları ve bunların atasözlerimize kattıkları anlamlar TDK Atasözleri ve
Deyimler Sözlüğü ile Ömer Asım Aksoy’un Atasözleri ve Deyimler Sözlüğünden
yararlanılarak alfabetik olarak değerlendirilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 24 Kasım 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 44 |