In accordance with the international relations
theory of realism, The North Atlantic Treaty Organization (NATO) was
established in order to provide security for the Western Bloc by using force if
necessary. However, despite the success in the attempts to limit nuclear
weapons and the cessation of the Eastern Bloc threat, it was seen that NATO did
not cease to exist. Due to the neo-liberal policies, NATO continued its
existence with the justification that it was capable of making humanitarian
interventions and facilitating the security cooperation of the member states. NATO
expanded its area of responsibility starting from 1990’s by trying to augment
its hegemony by out-of-area operations and authorizations with the
justification that it facilitated security cooperation and moved with the
principle of humanitarian responsibility in accordance with neo-liberalism.
This effort was also observed in NATO summits. After 9/11 terrorist attacks,
along with neo-liberalism, the social constructivism`s hypothesis which defends
that by creating a spirit of union against terrorism, NATO facilitates
cooperation has been one of the founding values of NATO. This study tries to
determine the elements of change in the global security system make connections
between the old and new eras and evaluate the NATO’s transformation within the
framework of its Post-Cold War summits and interventions, while considering the
changing understanding of security, realist, neo-liberalist and social
constructivist theories.
Kuzey
Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) realist kurama uygun bir şekilde,
gerektiğinde güç kullanmak suretiyle Batı Bloğunun güvenliğini sağlamak
amacıyla kurulmuştur. Ancak Soğuk Savaş sonrası dönemde, Doğu Bloğu tehdidinin
ortadan kalkmasına ve nükleer silahların sınırlandırılması konusundaki
girişimlerin olumlu sonuçlanmasına rağmen, NATO’nun mevcudiyetini yitirmediği
gözlemlenmiştir. Örgüt, neo-liberal kuram doğrultusunda, üye devletlerin
güvenlik iş birliğini kolaylaştırdığı ve insani müdahalede bulunma kapasitesine
sahip olduğu gerekçesiyle varlığını sürdürmeye, 1990 sonrası dönemde sorumluluk
sahasını da genişleterek “alan dışı” görev ve yetkilerle hegemonyasını
arttırmaya devam etmiştir. Ayrıca
neo-liberal kuram yanında sosyal inşacı kuramın; teröre destek veren ülkelere
karşı “biz” hissi yaratarak işbirliğini kolaylaştırdığı tezi, varlığının temel
dayanaklarından biri olmuştur. Çalışma, küresel güvenlik sistemi içindeki
değişimin unsurlarını tespit etmek, eski ve yeni dönem arasındaki bağlantıyı
kurabilmek ve değişen/dönüşen güvenlik anlayışında; realist, neo-liberal ve
sosyal inşacı kuramlar ışığında, Soğuk Savaş sonrası dönemdeki zirveleri ve
müdahaleleri çerçevesinde NATO’nun dönüşümünü değerlendirmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 14 Mart 2018 |
Gönderilme Tarihi | 5 Şubat 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 |