Tarih boyunca insanoğlu geleceğini hep merak etmiştir. Bu nedenle gelecekte olabilecek hadiseleri öğrenme arzusunu taşımış ve bunun için çeşitli metotlara başvurarak bazı teknikler geliştirmiştir. Söz konusu teknikler zaman ve mekâna göre değişiklik arz etse de amaç hep aynı olmuştur. Yapılan çalışmalar, bu tür tekniklerin insanlık tarihi ile eş zamanlı olarak ortaya çıkıp geliştiğini tespit etmiştir. Geçmişi bin yıllar öncesine götürülen fal da geleceği öğrenme arzusu sonucunda ortaya çıkmış bir uygulamadır. Bu uygulama ile insanoğlu hem günlük işlerini düzenlemek hem de geleceğine yön vermek amacını gütmüştür. Fal ile ilgili en eski örnekler Mezopotamya’da görülmüştür. Bununla birlikte Yunan, Mısır ve Çin’de de falcılığın izine rastlanmıştır. Fal uygulamasının çeşitleri çok olsa da Kur’ân’da oklarla yapılan, gelecekte yapılmak istenen herhangi bir işin yönlendirilmesi amacını güden ve “ezlâm” olarak isimlendirilen çeşidi yasaklanmıştır. Kur’ân’da fal kelimesi doğrudan geçmemekle birlikte fal okları olarak tercüme edilen “ezlâm” bir çeşit fal olarak düşünüldüğünden, buna benzer tüm uygulamalar da bu kapsamda değerlendirilmiştir. Geleceği merak sâiki hemen hemen her toplumda görülmüştür. İslâm’a giren farklı milletler, önceki inançlarının tamamını bir çırpıda terk edememiş ve geleceği okuma biçimleri yeni formlarla günümüze kadar gelmiştir. Bu yeni formlar yer ve zamana bağlı olarak farklılık arz etse de toplumların kültürel alışverişleri sonucunda birbirinden etkilenerek şekillendikleri görülmüştür. Kahve falı, çiçek falı, kum falı, karaciğer falı, kitap falı vb. fal çeşitleri örnek verilebilir. Toplumda çokça rağbet gören bazı kitaplara farklı anlamlar yüklenip onlarla da fal açılmıştır. Bu uygulama “kitap falı” veya “tefeülde bulunmak” şeklinde isimlendirilmiş, zamanla Kur’ân ile de tefeülde bulunulmuştur. Kitap falının en meşhur ve en yaygın olanı Kur’ân falıdır. Bu konuya dair kütüphanelerde kayıtlı pek çok risâle mevcuttur. Falnâme ve Tefeülnâme olarak isimlendirilen bu eserler genellikle edebiyat alanındaki araştırmalara konu edilmiştir. Fal okları ile kısmet aramak Mâide sûresi 3. ve 90. âyetlerde konu edinilmiş olmasına rağmen Kur’ân ile tefeülde bulunma tefsir literatürünün genişliğine nispetle az sayıda tefsirde ele alınmıştır. Bu çalışmada müfessirlerin konuyla ilgili lehte ve aleyhte serdettikleri görüşler tetkik edilmiştir. Hicrî 6. asra kadar tefsirlerde bu konuya dair herhangi bir değerlendirmenin bulunmadığı görülmüştür. Daha sonraki dönemlerde ise konuyu ele alan müfessirlerin bir kısmı Kur’ân ile tefeülde bulunmaya tamamen karşı çıkarken diğer bir kısmı ise konuya ihtiyatla yaklaşmıştır. Kur’ân ile tefeülde bulunmayı, gayba muttali olma çabası ile ilişkilendiren müfessirler, Kur’ân’ın böyle bir amaca alet edilemeyeceğini düşünmüştür. Konunun gayba muttali olma çabası ile doğrudan bir ilişkisinin bulunmadığını düşünen müfessirler ise Kur’ân ile tefeülü, hayırlı işin hangisi olduğunu Allah’ın kitabından öğrenme çabası şeklinde değerlendirmiş ve tefeüle karşı çıkmamışlardır. Bu müfessirlere göre fal okları ile kısmet aramanın haram kılınması, putlara bir paye verilmesinden kaynaklanmaktadır. Çağdaş bazı müfessirler ise İslâm’ın akla verdiği değerden hareketle vehim ve zanla hareket etmenin asla doğru olmadığını söylemiş ve bu tür bir uygulamayı kesinlikle kabul etmemiştir. Konu tetkik edilirken fal ve falnâmeler ile ilgili kısaca bilgi verilmiş, daha sonra Kur’ân falı veya Kur’ân ile tefeülde bulunma konusunda müfessirlerin yaklaşımları incelenmiştir. İran’da basılan bazı mushafların sonunda fal cetvelleri yer aldığından klasik ve çağdaş dönemdeki bazı Şiî tefsirler de taranmıştır. Müfessirlerin konuya yaklaşımları ele alınırken tefsirler kronolojiye dikkat edilerek incelenmiş, bu okuma ile konunun müfessirlerin gündemine ne zaman dahil olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır.
Throughout the history, mankind has always wondered about the future. For this reason, he had the desire to learn about the events that could happen in the future and developed some techniques by applying various methods. Although these techniques vary according to time and place, the purpose has always been the same. Studies have determined that such techniques have emerged and developed simultaneously with the history of humanity. Fortune-telling, whose past is taken back thousands of years, is a practice that emerged as a result of the desire to learn about the future. Although there are many types of fortune-telling, the Qur’ān prohibits the type called “azlām”, which is done with arrows, which aims to direct any work that is desired to be done in the future. Although the word fortune-telling is not directly mentioned in the Qur’ān, since “azlām” translated as fortune-telling arrows is seen as a kind of fortune-telling, all similar applications have been evaluated within this scope. Since the motivation to wonder about the future is seen in almost every society. Different communities that converted to Islam could not abandon all of their previous beliefs at once, and the ways of reading the future have survived to the present day with new forms. Although these new forms differed according to time and space, it was observed that they were shaped by being influenced by each other as a result of the cultural exchanges of the societies. Coffee, flower, sand, liver, book fortune-telling, etc. can be given as an example. Each of these fortune-telling types can be divided into sections among themselves. Different meanings have been attributed to some of the books, which are very popular in the society, and fortune-tellings have been opened with them. This practice was named as book fortune- telling, and over time, the Qur’ān was also used for this purpose. The Qur’ānic fortune-telling, is considered as the most famous and the most common type of book fortune-telling. There are many tractates written on this subject and recorded in libraries. In fact, these works were named as Fāl-Nāme and Tafaulnāma, and since most of them are poetic works, they have been the subject of the research in the field of literature. Since it is forbidden to seek fortunes with fortune-telling arrows in the 3rd and 90th verses of the Sūra al-Māidah, this issue has also been discussed in the commentaries. It was thought that it would be useful to discuss this issue in order to reveal the perspectives of the commentators, since tafsir with the Qur’ān was discussed and opinions were expressed in favor and against it, in the tafsir that can be considered as little according to the breadth of the tafsir literature. It was seen that there was no evaluation on this subject in tafsir books until the 6th century Hijri. In later periods, while some of the commentators who dealt with the subject were completely opposed to tafaul with the Qur’ān, some commentators approached the subject with caution. While the commentators who associate tafaul with the Qur’ān with the effort to be clear of the unseen, think that the Qur'ān cannot be used for such purposes; the commentators, who consider it as an effort to learn what is good from Allah's book, did not oppose tafaul. Some contemporary commentators, on the other hand, have said that it is never right to act with delusion and suspicion, based on the value Islam gives to reason, and they did not accept such a practice unconditionally. While dealing with the subject, after giving brief information about fortune-telling and Fāl-Nāme, the approaches of the commentators on Qur’ānic fortune-telling or tafaul with the Qur’ān will be discussed. Since some of the mushafs published in Iran have fortune-telling tables at the end, some tafsirs from the classical and contemporary periods, which are seen as belonging to Shi‘a, were also scanned. While considering these approaches, the commentaries were scanned by paying attention to the chronology, and it was tried to determine when this subject was included in the agenda of the commentators.
Tafsîr Fortune-telling Falnâme Tafaül Qur’anic Fortune-Telling
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din, Toplum ve Kültür Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2022 |
Gönderilme Tarihi | 16 Eylül 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |