The nature of human being have been one of the most significant topics throughout the history of science and thought. Kalam tradition has analyzed the human being primarily along the axes of the soul, free will, beginning, and ending. In the process following the transfer of the ancient philosophical accumulation to the Islamic world, and especially after al-Fārābī (d. 950), human beings have been analyzed in many aspects such as psychology, socio-political theory, and eschatology in line with the demands of the philosophical perspective. The Sufi tradition, on the other hand, has analyzed the human being from its own unique perspective, namely within the framework of the discovery method and struggle. Rukn al-Dīn al-Samarqandi (born in 1301), one of the late Māturīdī and Hanafī scholars who wrote in a variety of fields including kalam, tafsir, mysticism, and usul al-fiqh, gave the issue of the human being special importance and wrote a tractate titled “]Risâlat al-uhrâ[ fî ma‘rifat al-insân” on the topic. Al-Samarqandi, who was also influenced by the Sufi tradition, analyzes the human soul extensively in this work. In addition, the author discusses Allah's existence and making through knowledge and recognition of humanity. This study is divided into two sections. The first section, which includes examination and analysis, consists of three subheadings: the general characteristics of the tractate, namely the name of the tractate and the author's attribution, the introduction of the manuscripts, and the method used in the analysis. The other two sections comprise the subject and content analyses of the tractate. The second section consists of a critical textual edition of the aforementioned tractate, which is the primary focus of our research and is still in manuscript form. Within the scope of the second section, i.e. our investigation analysis, a total of four different manuscript copies were accessed (one of which we preferred because the master copy is located in Bursa and the other three copies are located at the Istanbul Suleymaniye Library). In the initial step, the construction of the analyzed text was provided on the sole copy (the main copy) that contains the date and the author's name. In the subsequent stages, analysis and a comparison with the remaining three copies were performed. Although some of Rukn al-Dīn al-Samarqandī's explanations in this tractate give the impression that he was himself sufi-minded, he presented his ideas from a theologian's perspective. Because he adheres to the kalam tradition, he argues that the soul is a "body," that it enters the body (mold), and that it is temporal and spatial like other living things. Again, as a theologian, adhering to his tradition, al-Samarqandī emphasizes that the afterlife will be both spiritual and physical. In this context, he criticizes the philosophers who assert that the afterlife will be solely spiritual, arguing that their views are incorrect. In the first chapter of his tractate, al-Samarqandi splits it into five divisions and examines the exegesis of the hadith “He who knows his existence knows his Lord”. He argues in the second chapter that the animal spirit is an elegant body. Even if the organs are unknown, any human being can say "I am the human soul that can comprehend" in the third chapter, according to the author. In the fourth chapter, he gives his thoughts and explanations on the human form and soul, and in the fifth chapter, he explains his conception of God through the theme that “whoever understands the miniature universe (human) understands God”. Thus, in “]Risâlat al-uhrâ[ fî ma‘rifat al-insân”, Rukn al-Dīn al-Samarqandī analyzes the human soul, explains that it is a delightful matter, and asserts that the afterlife will be both spiritual and physical. Furthermore, al-Samarqandī establishes a connection between knowing one's soul and knowing Allah. In addition, al-Samarqandī, who views the human being as a miniature universe (microcosmos), states that knowing the various selections and wisdoms it contains is a prerequisite for understanding and realizing Allah.
Islamic Philosophy Rukn al-Dīn al-Samarqandī Human Soul Body
İnsanın doğası konusu, ilim ve düşünce tarihimizin önemli meselelerinden biri olmuştur. Kelâm geleneği insanı, daha ziyade ruh, irade özgürlüğü ve mebde-meâd ekseninde incelemiştir. Kadîm felsefî birikimin İslâm dünyasına intikal etmesinden sonraki süreçte ve özellikle de Fârâbî (ö. 950) ile birlikte insan, felsefî perspektifin talepleri doğrultusunda psikoloji, sosyo-politik teori ve eskatoloji gibi birçok açıdan inceleme konusu yapılmıştır. Öte yandan tasavvuf geleneği de insanı kendine özgü bakış açısıyla, yani keşf ve mücâhede yöntemi çerçevesinde ele alıp incelemiştir. Geç dönem (müteahhirîn) Matürîdiyye ve Hanefî âlimlerinden biri olan ve kelâm, tefsir, tasavvuf, usûl-i fıkıh gibi birçok alanda eserleri bulunan Ebû Muhammed Rükneddin Ubeydullah b. Muhammed b. Abdilazîz es-Semerkandî (ö. 1301) de insan meselesine çok özel bir önem atfetmiş ve bu hususta “]Risâletün uhrâ[ fî ma‘rifeti’l-insân” adlı bir risale de kaleme almıştır. Tasavvuf geleneğinin etkilerini de taşıyan Rükneddin es-Semerkandî’nin söz konusu risalesinde daha ziyade insan ruhu incelenmektedir. Bunun yanı sıra müellif, beden (kalıp) ve insanı bilme ve tanıma üzerinden Allah’ın varlığı ve fail olması hususlarını da ele almaktadır. Elinizdeki bu çalışma, başlıca iki ana kısımdan oluşmaktadır. İnceleme ve tahlilden oluşan birinci kısım, kendi içerisinde risalenin genel özellikleri -ki bu da risalenin ismi ve müellife aidiyeti, yazma nüshaların tanıtımı ve tahkikte takip edilen metot olmak üzere üç alt başlıktan müteşekkildir- ve risalenin konusu ile muhteva analizi olmak üzere iki başlıktan oluşmaktadır. İkinci kısımda ise çalışmamızın esas unsurunu teşkil eden ve henüz yazma durumunda bulunan mezkûr risalenin tahkikli neşri yer almaktadır. İkinci kısma yönelik, yani tahkik çalışmamız kapsamında toplamda dört ayrı el yazma nüshasına ulaşılmıştır. Elimizdeki nüshalar arasında tarih ve müstensih isminin mevcut olduğu yegâne nüsha (ana nüsha) üzerinden tahkikli metnin dökümü sağlanmıştır. Sonraki aşamalarda ise tahrîc ve diğer üç nüsha ile karşılaştırma yapılmıştır. Rükneddin es-Semerkandî’nin söz konusu risalesindeki bazı açıklamaları kendisinin de tasavvufî yönden intisaplı olduğu izlenimlerini çağrıştırmakla birlikte, düşüncelerini bir kelâmcı perspektifle serdetmiştir. Zira o, kelâm geleneğine bağlı kalarak ruhun “cisim” olduğunu, bedene (kalıba) hulûl ettiğini ve diğer yaratılmışlar gibi zamansal ve mekânsal olduğunu ileri sürmektedir. Yine bir kelâmcı olarak Semerkandî, mensubu olduğu geleneğe bağlı kalarak ahiret hayatının hem ruhanî hem de cismanî olacağının altını çizer ve bu bağlamda meâdın yalnızca ruhanî olacağını söyleyen filozofları eleştirir ve onların görüşlerini yanlış bulur. Söz konusu veciz risalesini beş bölüme ayıran Semerkandî, ilk bölümde hadis olarak kabul ettiği “nefsini bilen Rabbini bilir” sözünün şerhini ele almaktadır. İkinci bölümde, hayvanî ruhun latif cisim olduğunu serdetmektedir. Üçüncü bölümde, organlar bilinmese bile her insan “ben nâtık insanî ruhum” diyebilir teması üzerinden açıklamalar yapmaktadır. Dördüncü bölümde insanın bedeni ve ruhuna dair düşünceler ve açıklamalar serdedilmekte ve nihayet beşinci bölümde ise küçük âlemi (insanı) bilen Allah’ı da bilmiş olur teması üzerinden Allah tasavvurunu ortaya koymaktadır. Netice itibarıyla Rükneddin es-Semerkandî, “]Risâletün uhrâ[ fî ma‘rifeti’l-insân” adlı risalesinde genel olarak ruh, beden ve Allah tasavvurunu ele almaktadır. Bu bağlamda o, insanî ruhun latif cisim olduğunu ve ahiret hayatının da hem ruhanî hem de cismanî olacağını açıklamaktadır. Ayrıca insanın nefsini bilmesi ile Rabb’ini bilmesi/tanıması arasında sıkı bir ilişki tesis etmektedir. Bunun yanı sıra insanı küçük âlem (mikrokozmos) olarak tasavvur eden Semerkandî, onun ihtiva ettiği çeşitli bedâyi ve hikmetleri bilmenin Allah’ı bilmeye ve idrak etmeye götüreceğini söyler.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 13 Haziran 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2023 |
Gönderilme Tarihi | 24 Şubat 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |