Arap dili gramerine göre cümleler isim cümlesi ve fiil cümlesi olmak üzere iki kısma ayrılır. İki cümle de adına müsned ve müsnedun ileyh denilen iki ana öğeden meydana gelir. Fiil cümlesinde bu öğelere fiil ve fâil/nâibu’l-fâil; isim cümlesinde ise mübteda ve haber denilmektedir. Cümlenin doğru anlaşılması ve mesajın muhataba istenildiği şekilde aktarılması için özellikle bu iki öğenin net olması gerekmektedir. Ancak bazı durumlarda mübteda veya haber başka öğelerle karışabilmektedir. Bu da doğal olarak cümlenin anlaşılmasını güç hale getirmektedir. İsim cümlesinde bu karışıklığa sebep olan durumlardan birisi mübteda ve haber olan öğelerden her ikisinin de marife olarak gelmesidir. Çünkü mübteda genellikle somut bir isim olurken haber sıfat olmaya elverişli soyut anlamlı bir kelime olarak gelir. Mübteda genellikle marife, haber ise nekra olarak kullanıldığı için i‘râb açısından sıfatla karıştırılma ihtimali olmamaktadır. Ancak mübteda ve haber marife olduğu takdirde artık haberin i‘râb bakımından sıfat olma ihtimali ortaya çıkmaktadır. Bu da Arap gramerinde iltibas adı verilen bir probleme neden olmaktadır. Mübteda ve haberden her ikisinin de marife olduğu durumlarda, haber olarak gelen kelimenin mübtedanın sıfatı zannedilmemesi için haberden önce, mübtedanın sayı ve cinsiyet durumuna göre merfû‘ munfasıl zamirlerden biri getirilir. Bu şekilde haberin haber olduğu sıfat olmadığı vurgulanmış olur. Bu zamire Basralı nahiv âlimleri tarafından, işlevinden hareketle fasl; Kûfeli nahiv âlimleri tarafından ise haberin kendisine dayanması sebebiyle imâd ve cümlenin anlaşılmasına destek/dayanak olması sebebiyle diâme ismi verilmiştir. Ancak bu zamirin kullanımı başka meselelerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Fasl zamiriyle ilgili bu konular ilk zamanlardan itibaren günümüze kadar yazılan hemen hemen bütün nahiv eserlerinde yer almış; bu bağlamda fasl zamirinin mahiyeti, işlevi, i‘râbı, kullanım şartları ve kullanıldığı yerler hususunda nahiv âlimleri arasında farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Fasl zamirinin Kur’ân-ı Kerim’de pek çok ayette de yer alması konunun önemini daha da artırmış ve i‘râbu’l-Kur’ân türü eserlerde de bu konu detaylı olarak incelenmiştir. Özellikle fasl zamirinin i‘râbı ve mahiyeti hususunda Basra ve Kûfe ekolüne mensup nahiv âlimleri arasında net bir görüş ayrılığı bulunmaktadır. Fasl zamirinin mahiyetiyle ilgili ortaya atılan görüşler doğrudan bu zamirin i‘râb durumunu da etkilemiştir. Çünkü Arap dili gramerine göre harf olarak kabul edilen kelimelerin i‘râbı bulunmamaktadır. Oysa isim olan her kelime cümle içerisinde bir i‘râba sahip olmak zorundadır. Basra dil ekolüne mensup nahiv âlimleri, fasl zamirinin özü itibariyle isim olduğunu kabul etmekle beraber kullanım amacından hareketle harfe dönüştüğünü savunurken, Kûfe dil ekolüne mensup nahiv âlimleri bu zamirin isim olarak kalmaya devam ettiğini savunmuştur. Bu görüşlerin doğal bir sonucu olarak Basralı nahiv âlimlerine göre fasl zamirinin i‘râbtan mahalli bulunmadığından sonrasındaki haberin i‘râbı, fasl zamiri gelmeden önceki i‘râbın aynısıdır. Kûfeli nahiv âlimlerine göre fasl zamirinin i‘râbtan mahalli bulunmaktadır. Ancak bu i‘râbın ne olduğu hususunda Kûfeli nahiv âlimleri arasında da görüş ayrılığı bulunmaktadır. Fasl zamirinin i‘râbının yanı sıra kullanım yerleri ve şartları hususunda da nahiv âlimleri arasında görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Bu çalışmada fasl zamirin genel çerçevesi çizilerek, yukarıda bahsedilen yönleriyle ilgili nahiv âlimlerinin, çeşitli eserlerde dağınık vaziyette bulunan farklı görüşleri tespit edilmeye ve aktarılmaya çalışılmıştır. Çalışma sonucunda bu konuda bütüncül bir bakış açısının ortaya koyulması ve özellikle fasl zamirinin işlevi, mahiyeti ve i‘râbına yönelik bir sonuca ulaşılması hedeflenmiştir.
Arap Dili ve Belagatı Nahiv Fasl Zamiri İrab Tekid Basra Kufe
According to Arabic grammar, sentences are divided into two parts: noun sentences and verb sentences, and both sentences are composed of two main elements, namely the “musnad (common name of the predicate)”and the “musnadun ilayh (common name of the subject)”. In the verb sentence, these elements are called the verb and the fail/naib al-fail; in the noun sentence, they are called the “mubteda (subject in the noun phrase)” and the “haber (predicate in the noun phrase)". In order for the sentence to be understood correctly and the message to be conveyed to the addressee as intended, these two elements must be clear. However, in some cases, musnad or musnadun ilayh can be confused with other elements, which naturally makes the sentence difficult to understand. One of the situations that cause this confusion in the noun sentence is that both of the elements that are musnadun ileyh/mubteda and musnad/haber come as marifa (definite noun). This is because the mubteda is usually a concrete noun, the haber comes as an abstract word that is suitable for being an adjective (sifat). Since the mubteda is usually used as a marifa and the haber as a nekra (indefinite noun), there is no possibility of confusion with an adjective/sifat in terms of i'rāb. However, when both the mubteda and the haber are marifa, there is a possibility that the haber is an adjective in terms of i'rāb. This causes a problem called “iltibas” in Arabic grammar. In cases where both the mubteda and the haber are marifa, in order to prevent the word that comes as haber from being mistaken for the adjective of the mubtada, هُوَ or one of the other merfū' munfasıl pronouns is placed before the haber, depending on the number and gender of the mubteda. In this way, it is emphasized that the haber is haber and not an adjective or any other subject. This pronoun is called ḍamir’ul-fasl by the grammarians of Basra based on its function, and imād and diāma by the grammarians of Kufa. However, the use of this pronoun has led to emergence of other issues. These issues related to the ḍamir’ul-fasl have been included in almost all grammatical works written from the earliest times to the present day, in this context, various opinions have emerged among grammatical scholars about the nature, function, i'rāb, conditions of use and places where the ḍamir’ul-fasl is used. The fact that the ḍamir’ul-fasl appears in many ayahs (verses) in the Qur'an has increased the importance of the subject and this subject has been analyzed in detail in the books of i'rāb al-Qur'an. There is a clear difference of opinion between the scholars of the Basra and Kufa schools of grammar, especially regarding the i’rab and the nature of the ḍamir’ul-fasl. The views on the nature of the ḍamir’ul-fasl directly affected the i'rāb status of this pronoun. Because according to Arabic grammar, words that are considered as letters do not have i’rab. However, every word that is a noun must have an i’rab in a sentence. While the grammarians of the Basra school accepted that ḍamir’ul-fasl was essentially a noun, but argued that it turned into a letter due to its intended use, the grammarians of the Kufa school argued that this pronoun remained a noun. According to the Basran grammarians, the ḍamir’ul-fasl has no place in the i'rab. Although the Kufa grammarians accepted that the ḍamir’ul-fasl has a place in the i'rāb, but there is a difference of opinion among the Kufa grammarians as to what this irāb is. In addition to the i’rab of the ḍamir’ul-fasl, there are also differences of opinion among the scholars of grammar about its usage and conditions. In this study, it is aimed to determine the views of the scholars from the Basra and Kufa schools about the ḍamir’ul-fasl, to present a holistic perspective on this issue and to reach a conclusion about the function, nature and i'rāb of the ḍamir’ul-fasl.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat, Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 13 Haziran 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2023 |
Gönderilme Tarihi | 8 Mart 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |