Plato's work called the Republic was the source of the idea of utopia. Later, during the Renaissance, Thomas More Utopia, Campanella's Land of the Sun, Bacon's new Atlantis are the utopias written in this period. These utopias advocated equality and forbade the acquisition of money and property in the state. The Renaissance utopias were based on socialist utopias with the ideas they defended.
In the 20th century, dystopias were written due to fascist and authoritarian states influenced by socialist utopias. In these utopias are criticized the authoritarian state structure and the prevention of individuals' freedoms. Zamyatin's We', Orwell's 1984, Aldous Huxley's Brave New World, Arthur Coestler's Midday Darkness, Ray Bradbury's Fahrenheit 451 are some of the most influential dystopias. Dsitopias have used every fact such as law, education, morality etc. to their advantage within the state order. Morality is one of them. Morality was used to ensure the continuity of the state order. In this respect, morality has pragmatist, immoralist and hedonistic views in dystopias. Moral rules in dystopias look like a rule of law, not a moral rule.
Ütopya yazınına bakıldığında Platon’un Devlet adlı eserinden başlayarak tarihsel süreçte Rönesans ütopyaları (Thomas More-Ütopya, Campanella-Güneş Ülkesi) ve sosyalist ütopyaların önemli bir yer kapsadığını görürüz. Bu ütopyalar eşitlikçi, evliliği yok sayan, mal, mülk edinimini ve en önemli sermaye aracı olan parayı devletten ayrıştıran aslında sosyalist devlet anlayışının temellerini atmışlardır. Bahsettiğimiz ütopyalar mevcut devlet yapısını eleştirerek siyasal yeni bir devlet felsefesi üretmişlerdir.
Ancak 20. yüzyılda ütopyaların hiç de özlenen bir devlet tasarımı olmadığını, faşist ve sosyalist devletlerin halk üzerindeki katı otoriterliği ortaya çıkarmıştır. Bu noktada ütopyanın olumsuzlanması bağlamında distopyalar, bahsedilen devlet sistemlerine karşı birer eleştiri olarak yazılmaya başlanmıştır. Zamyatin’in Biz, Orwell’in 1984, Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünyası, Arthur Coestler’in Gün Ortasında Karanlık, Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451 adlı eserleri en etkili olanlarından bazılarıdır. Bu eserlerde katı devlet otoritesi, mutlak efendi karşısında kimliksizleşen ve silik hale gelen birey, devlet otoritesinin yok edici gücü karşısında ele alınmıştır. Eserlerde ön plana çıkan kimliksizleşen ve bireyselliği yok sayılan bireylerin varoluş çabalarıdır. Otoriter topluma karşı yabancılaşan ve kimlik bunalımı yaşayan aykırı bireyler ön plandadır.
Bu eserlerde bireyin devlet için olduğu düşüncesi; dil, hukuk, ahlak, eğitim her ne varsa bireyi devlet’in bekasını sağlamada araç olarak kullanılmıştır. Ahlak, geleneksel ahlak teorilerinden farklılaşarak devlet için kullanılmış; pragmatist, yer yer bu amaç için hazzı önceleyen bir konumda değerlendirilmiştir. Distopyalarda ahlak, geleneksel ahlak teorilerinden özellikle de dini ahlaktan bir kopuşa işaret etmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 18 Mart 2022 |
Gönderilme Tarihi | 5 Kasım 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 20 |
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi olarak yayınlanan dergimiz 1 Ağustos 2019 tarihi itibari ile adını Kilitbahir olarak değiştirmiştir.
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.