Kent ve insan etkileşiminin tarihi, ilk çağlara kadar uzanmaktadır. Çeşitli dönemlerde yerleşim alanları ve kent kültürü değişse de kentin etkileşim alanı olması durumu her dönemde karşımıza çıkmaktadır. Kimi zaman dinsel, kimi zaman sosyal ve ticari bir alan olan kent, Sanayi Devrimi’ne kadar bütünleştirici bir yana sahip olmuştur. Sanayileşme Dönemi’nde işçi sınıfının oluşmasıyla birlikte kapitalist toplumun sınıfsal farklılıkları karşımıza çıkmaktadır. Bu sınıfsal farklılıklar kentin bütünleştirici özelliğini kaybetmesine neden olmuştur. Fakir kesimin kötü hayat koşulları ile banliyölere çekilmesiyle birlikte, kent merkezi kentsoylu kesim için adeta kendini gösterdiği bir sahneye dönüşmüştür. Bu durum kentleri sosyal ve mekânsal ayrışmaya itmiştir. Kentlerdeki sosyal ve mekânsal ayrışma dönemin sanatçılarını da etkilemiş 18. ve 19. yüzyıl ressamları bu durumu oldukça gerçekçi bir biçimde resmetmişlerdir. 20 yüzyılın başına geldiğimizde ise karşımıza I. ve II. Dünya Savaşı’ndan zarar görmüş olumsuz bir kent deneyimi çıkmaktadır. 20. Yüzyılın ikinci döneminde ise üst sınıfın kendini kent mekânından soyutlayıp şehir dışına yerleşim kurması kentsel ve mekânsal ayrışmaya örnek oluşturmaktadır. Resim sanatında özellikle Amerikan sanatçılar bu durumu eserlerinde yansıtmıştır. 21. Yüzyılda ise kentsel ve mekânsal ayrışma farklı bir biçimde karşımıza çıkmaktadır. Artık bu dönemde toplumsal statüsü ne olursa olsun bireyler enformasyon toplumu krizi yaşamakta artık kent mekanının fiziksel anlamı değişime uğramaktadır. Dijital teknolojiler bireyi adeta ev ortamına hapsetmekte ve dış mekanla iletişimini kesmektedir. Günümüz sanatçıları bu durumu güncel bir sorunsal olarak ele alıp farklı disiplinlerle iş üretmektedirler. Bu çalışmada kentlerdeki sosyo-mekansal ayrışmanın sebepleri araştırılmıştır. Çalışmanın amacı ise bu ayrışmanın rönesanstan günümüze resim sanatına etkisini örneklerle incelemektir. Sanayi Devrimi’nde daha keskin bir hal alan sosyal ve mekânsal ayrışma günümüze kadar devam etmiş, resim sanatında bu konu ayrışmanın niteliğine göre farklı biçimlerde işlenmiştir. Bu doğrultuda çalışma kentlerdeki sosyo-mekansal ayrışmanın eserlere etkisi kronolojik olarak incelemektedir.
The history of the interaction of the city and people date back to early ages. Even though areas of settlement and urban culture varies at different periods of time, the fact that the city is an interaction zone is valid for every period. The city, which is sometimes a religious, a social and a commercial area, had an integrative aspect until the Industrial Revolution. The working class has appeared during the Perion of Industrialization, and thus class differences of the capitalist society into have evolved. These differences have caused the loss of the integrative attribute of the city. The poor have withdrawn into suburbs with bad living conditions, and in this way the city center has almost turned into a scene for the bourgeoisie. This situation has pushed cities into a social and a spatial separation. The social and spatial segregation period in the cities also affected the artists, and the 18th and 19th century painters portrayed this situation in a very realistic way. The beginning of the 20th century sets a negative city experience which had been damaged during Ist and IInd World Wars. The second half of the 20th century poses an example for the upper class isolating itself from the urban space and establishing settlements outside the city, which is an example of urban and spatial segregation. In the art of painting, especially American artists reflected this situation in their works. In the 21st century, on the other hand, urban and spatial segregation emerges in a different way. In this period, regardless of their social status, individuals are experiencing an information society crisis and the physical meaning of urban space is changing. Digital technologies imprison the individual at home environment and where communication with the outdoor is cut off. Today's artists consider this situation as a current problem and produce works with different disciplines. In this study, the causes of socio-spatial segregation in cities were investigated. The aim of the study is to examine the effect of this segregation on the art of painting from the renaissance to the present with examples. This social and spatial segregation has taken a sharper turn during the Industrial Revolution, and has continued until today. spatial. In the art of painting, this matter is studied varying according to the nature of the segregation. For this purpose, the effect of the socio-spatial segregation in the cities on the works are examined chronologically.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Mimarlık (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 5 Temmuz 2023 |
Gönderilme Tarihi | 7 Mart 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 2 Sayı: 1 |