2005' te yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda, klasik suç teorisi ve bu teori içerisinde yer alan suçun yapısına dair izahlar terk edilerek, tamamen yeni bir suç formülasyonu benimsenmiştir. Söz konusu sistemde suç; maddi ve manevi unsur ile hukuka aykırılık açısından değerlendirilmekte ve bu unsurların üçünün de aynı anda mevcut olduğu durumlarda “tipik haksızlığın” oluştuğu kabul edilmektedir. Lakin bu aşamaya kadar yalnızca "fiile ilişkin olarak" bir "haksızlık yargısında” bulunulmuş olmaktadır. Tipik haksızlığın varlığının saptanmasının ardından bu defa “faille ilgili olarak” bireysel kusur değerlendirmesi yapılarak “kusur- kınama yargısının” sonucuna göre failin cezalandırılıp cezalandırılamayacağı belirlenmektedir. Zira modern ceza hukukunun temeli, kusur sorumluluğu ilkesine dayanmaktadır. Bu ilke uyarınca, failin cezalandırılabilmesi kusurunun varlığına bağlıdır. Kusur yargısının anlamını şu şekilde açıklamak mümkündür: Kişinin davranış normlarının gerektirdiği şekilde hareket etme ve kurallara uygun davranışta bulunmayı seçme olanağı varken, haksız davranışı yapmayı seçmiş olması ve bu nedenle kınanmasıdır. Bu bakımdan kusur kavramı, failin cezalandırılmasının gerekçesini oluşturmaktadır. Sonuç itibariyle ceza sistemimizde öncelikle haksızlık tespit edilmekte, sonra kınama yargısı kapsamında bir değerlendirme yapılmaktadır. Bu bakımdan, bir eylemin ceza hukuku açısından değerlendirilmesinde ilk yapılması gereken husus, suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşup oluşmadığının, başka bir deyişle ortada kasten ya da taksirle gerçekleştirilmiş ceza hukuku anlamında bir haksızlık bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, ardından da kişinin bu haksızlık (suç) nedeniyle kınanıp kınanmayacağının belirlenmesidir. Dolayısıyla, kusurluluğa ilişkin değerlendirme ancak haksızlık teşkil eden bir fiile dayanılarak yapılabilir. Bu haksızlığın tipik tezahürü, eylemin bilerek ve istenerek işlendiğini gösteren kast olmakla birlikte, kişiler dikkatsiz ve özensiz davranarak istemeden neden oldukları sonuçlardan dolayı da ceza kanunları tarafından cezalandırılmakta ve bu şekilde taksirli sorumluluk halleri gündeme gelmektedir. Bu bağlamda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu çerçevesinde kast ve taksir haksızlığın gerçekleştiriliş biçimlerini oluşturmaktadır. Haksızlığın gerçekleştiriliş biçimini oluşturan kast ve taksirin bizatihi içlerinde bir yoğunluk taşıyıp taşımadığı hususu ise öğretide tartışmalıdır. Bu çalışmada kast ve taksirin çeşitlerine yer verilmek suretiyle söz konusu haksızlık yoğunluğuna ilişkin tartışma öğretideki görüşler çerçevesinde ele alınacaktır.
Kast Ani Kast Tasarlama Kastı Taksir Bilinçli Taksir Yoğunluk Kusur
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Ceza Hukuku |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 30 Kasım 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 20 Mart 2024 |
Kabul Tarihi | 20 Mayıs 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 2 Sayı: 2 |