Siracüddin Ali b. Osman el-Ûşî, (ö. 575/1179) VI/XII. asırda Orta Asya/Türkistan coğrafyasında Karahanlılar döneminde bugünkü Kırgızistan topraklarının güney batısındaki Fergana vadisinde bulunan Oş (Ûş) şehrinde yaşamış bir Türk-İslam alimidir. Kendisi itikatta Maturidi ve fıkıh alanında ise Hanefi mezhebine müntesiptir. Bölgenin İslamlaşmasına ve Hanefi mezhebinin bölgede yayılmasına büyük katkılar sağlamıştır. Ûşî’nin yazdığı eserlere bakıldığında onun birçok İslami ilim alanında yetkin olduğu görülür. Nitekim o fıkıh, kelam, hadis, itikat, edebiyat alanlarında birçok kıymetli eser yazmıştır. Ancak o, diğer İslami ilim dallarından ziyade fıkıh alanında şöhret bulmuştur. Özellikle onun fıkıh/İslam hukuku alanında yazmış olduğu el-Fetâva’s-Sirâciyye adlı eseri, asırlar boyu Osmanlı’da ve Orta Asya’da medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur. Bu eserinde ve diğer eserlerinde kendine ait birçok özgün içtihatları bulunmaktadır. Mesela Uşi, Kur’an okumayı bilmeyen bir Müslümanın, kendi dilinde Kur’an’ın tercümesini okuyarak namaz kılabileceğini, ezanın bölge halkının dilinde okunabileceğini, bir erkeğin kendi cariyesiyle evlenebileceğini, Kur’an öğretmek karşılığında ücret alabileceğini İslam dinine uygun görürken, bir insanın cinlerle evlenmesini, çocuklara Abdullah, Abdurahman gibi isimlerin verilmesini, bayram namazlarından sonra tekbir getirilmesini, namazın sonunda Kelime-i şahadet duasını okurken işaret parmağının kaldırılmasını dini açıdan uygun görmez. Onun bu özgün içtihatları, yaşadığı dönem ve çevrenin hukuki problemlerine çözümler sunduğu gibi kendinden sonraki kuşaklara da önemli bir ilmi miras olmuştur. Fıkıh alanındaki konuları incelerken ve yazarken sadece Hanefi mezhebine ait eserleri kaynak olarak kullanmıştır. Ancak fıkhi görüşleri incelerken bazen farklı görüşler arasından birini tercih etmiş bazen de kendi mezhebine aykırı görüşler ortaya koyarak özgün fetva ve içtihatlarda bulunmuştur. Ayrıca onun Mâtürîdi mezhebi akaidine dair yazmış olduğu manzum el-Emâli adlı risâlesinin farklı dillere çevirileri ve şerhleri yapılmış, asırlarca Orta Asya coğrafyası ve Osmanlı Devleti medreselerinde okutulan dersler arasında yer almıştır.
"Ali b. Osman el-Ûsî’nin İslam Hukuk Tarihindeki Yeri ve Özgün Düşünceleri" başlıklı makale çalışmamı başka bir dergide yayınlamadığımı, makaleyi özgün şekilde hazırladığımı beyan ederim.
-
teşekkür ederim
Siracuddin Ali b. Osman el-Ûşî (d. 575/1179) is a Turkish and Islamic scholar who lived in the city of Osh (Ûş), located in the Fergana valley in the southwest of today's Kyrgyzstan, during the Karahanlı period in the Central Asia/Turkestan geography in the VI./XII th century. He is a follower of the Hanafi sect in the field of faith and fiqh. He made great contributions to the spread of Islam and the Hanafi sect in the region. When we look at the works written by Ûşî, it is seen that he is competent in many Islamic sciences. As a matter of fact, he wrote many valuable works in the fields of fiqh, kalam, hadith, creed and literature. However, he became famous in the field of fiqh rather than other branches of Islamic science. Especially his work called al-Fatawa's-Sirâciyye, which he wrote in the field of fiqh/Islamic law, was taught as a textbook in Ottoman and Central Asian madrasahs for centuries. He has many original jurisprudences of his own in this and his other works. For example, while Ushi sees it as compatible with the religion of Islam that a Muslim who does not know how to read the Quran can pray by reading the translation of the Quran in his own language, that the call to prayer can be recited in the language of the local people, that a man can marry his own concubine, and that he can receive a wage in return for teaching the Quran, it is not religiously appropriate for a person to marry a genie, to give children names such as Abdullah or Abdurahman, to say takbir after Eid prayers, or to raise the index finger while reciting the Shahadah prayer at the end of the prayer. These original jurisprudences not only provided solutions to the figh problems of the period and environment in which he lived, but also became an important scientific legacy to subsequent generations. He used only the books of the Hanafi sect as a source when studying and writing about the subjects in the field of fiqh. However, while examining fiqh views, he sometimes preferred one among different views, and sometimes made original fatwas and jurisprudence by presenting views contrary to his own sect. In addition, his poetic treatise called al-Emâli, which he wrote about the belief system of the Maturidi sect, was translated into different languages and explained. This small book was taught as a course in Central Asian and Ottoman madrasahs for centuries.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Türk Kültür Tarihi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Nisan 2024 |
Gönderilme Tarihi | 11 Mart 2024 |
Kabul Tarihi | 26 Nisan 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |