Ecofeminism is an ecocritical theory and a branch of feminism that emerged in the 1970s. According to ecofeminism, there is a great similarity and a strong relationship between women and the nature. In addition, women are the first to be affected by natural changes and natural disasters. In order to solve environmental problems, a feminist approach centering around women should be taken. Accordingly, it is seen that the relationship between women and nature are discussed in some literary works, which are direct or indirect reflections of life. This category does not only include the works written to support the claims of ecofeminists, but also the works that utilize an ecofeminist discourse or works that involve expressions which support the ecofeminist discourse, regardless of the period in which they were written. Cemo (1966) and its sequel Memo (2 Vols, 1968-1969), two novels by Kemal Bilbaşar, one of the important writers of Turkish literature from the Republican Era, are remarkable examples of the works that can be included in the second group.
The two novels included in this review have been discussed within the framework of ecofeminist theory with the aim of examining and interpreting these works from a different perspective. In the “Introduction” section of the review, general information was given about the emergence of ecofeminism, the reflection of ecofeminism in literature, and the ecofeminist theory, afterwards the ecofeminist elements in these novels were discussed under the titles “Ecofeminist Traces in the Narration of Female Characters” and “Ecofeminist Traces in the Narration of Nature.” In the “Conclusion” section, the two novels have been compared using the material determined in the ecofeminist framework, and several conclusions have been reached.
Feminizmin ortaya çıkardığı hareketlerden biri olan ve ekoeleştirel kurama dâhil edilen ekofeminizm, terim olarak ilk kez 1970’lerden sonra kullanılmaya başlanmıştır. Ekofeminist görüşe göre kadın ile doğa arasında büyük bir benzerlik ve güçlü bir ilişki vardır. Ayrıca doğa ile ilgili değişimlerden ve felaketlerden etkilenenler öncelikle kadınlardır. Çevresel sorunlara çare bulmak için de mutlaka kadını merkeze alan feminist bir bakış açısıyla hareket etmek gerekmektedir. Buna bağlı olarak hayatın doğrudan veya dolaylı yansıması olan edebî eserlerde kadın ve doğa ilişkisini ortaya koyacak bazı örneklerin olduğu görülür. Söz konusu kategoriye yalnızca ekofeministlerin tezlerini ispat etmek için yazılan eserleri değil, ekofeminist söyleme uyan veya yazıldığı dönem ne olursa olsun ekofeminist söylemi destekleyen ifadelerin bulunduğu eserleri de dâhil etmek mümkündür. Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatının önemli yazarlarından Kemal Bilbaşar’ın Cemo (1966) ve onun devamı niteliğindeki Memo (2 Cilt, 1968-1969) adlı romanları ikinci gruptaki eserlere dikkat çekici birer örnektir.
Bu incelemede bahsedilen iki roman, ekofeminist kuram çerçevesinde ele alınmaya çalışılmış ve dolayısıyla eserleri farklı bir bakış açısıyla değerlendirmek ve yorumlamak amaçlanmıştır. İncelemenin “Giriş” kısmında ekofeminizmin ortaya çıkışı, ekofeminizmin edebiyata yansıması ve ekofeminist kuram hakkında genel bir bilgi verilmiş; ardından romanlardaki ekofeminist unsurlar, “Kadın Karakterlerin Anlatımındaki Ekofeminist İzler” ve “Doğa Anlatımlarındaki Ekofeminist İzler” başlıklarıyla incelenmiştir. “Sonuç” kısmında ise ekofeminist çerçevede tespit edilen malzeme üzerinden iki roman mukayese edilerek birtakım yargılara varılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Edebi Çalışmalar |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2022 |
Gönderilme Tarihi | 4 Mart 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 7 |