İlkel zamanlardan modern zamanlara değin insanoğlu, hayat sürdüğü hemen her çağ ve mekânda, sair canlı ve cansızları; görece idare edilmesi, üzerinde söz söylenmesi, yönlendirilmesi ve yönetilmesi gereken nesneler olarak görmüştür. Öteki olanları, hususen Endüstri Devrimi ile birlikte artan bir hızla kendi tasarrufunca kullanmış, evrende diğer varlıkların da söz hakkı ve temelde yaşam hakkı olduğunu unutmuştur. İnsanın bu egoist tutumu, sınırları yerküreyi aşan, uzay boşluğuna varan; hatta görece diğer gezegenlere dahi sıçrayan bir ekolojik çarpıklığı, kirliliği ve yok oluşu beraberinde getirmiştir. Ekoeleştiri, insanın benmerkezci tavrı ve neticelerine bir karşı çıkış hareketidir. Söz konusu itirazın temelinde ise; dünyamız, bünyesinde barındırdıkları ile bir bütündür savı yatar. Disiplinlerarası bir kuram olan Çevreci Eleştiriye göre varlık alemi, doğrudan yahut dolaylı olarak birbirleri ile iletişim hâlindedir. İnsan, kendisini salt özne sayarak ayrıştırıp diğer yeryüzü sakinlerini kontrol altına alınması gerekenler gibi görüp ötekileştiremez. Yeryüzünde hacmi ile yer tutan her nesneyi; cinsiyet, ırk, sınıf ve tür ayrımına tabi tutmadan kabul etmenin ve kolektif yaşamın gerekliliğini savunan Ekoeleştirinin edebî olana bakan penceresi Derin Ekoloji ise, esasen yazın dünyasında var ve var olacak yazınsal yaratmaların kâinata bakış açısı ve zikredilen yaratmalarda yerkürelilerin oturtulduğu konum ile ilgilenir. Derin Ekolojinin inceleme alanına giren ve işaret ettiği, ekosistem farkındalığı ile ortaya konan çağdaş edebî mahsullerin yanında, milletlerin kendi kadim kültürlerine ait yazılı ve sözlü halk anlatılarının, çevreci bilinç oluşturma adına, eğitimsel süreçlerde işe koşulup koşulamayacağının sorgulandığı bu çalışmada, canlı ve cansız hemen tüm varlığı kutsayan Oğuz Türkünün insan ötesine bakışı, Oğuz Kağan Destanı özelinde, Derin Ekoloji perspektifinden ele alınmıştır.
Throughout history, spanning from ancient epochs to contemporary eras, humanity has consistently perceived both animate and inanimate entities as objects necessitating some degree of regulation, manipulation, and governance within the various contexts they inhabit. This inclination towards dominance has notably intensified with the advent of the Industrial Revolution, as humans increasingly exploited their surroundings for personal gain, often disregarding the inherent agency and entitlement to existence of other entities within the cosmos. This anthropocentric disposition has precipitated ecological imbalances, pollution, and the specter of extinction, extending its repercussions beyond terrestrial confines into the realm of outer space and, conceivably, onto extraterrestrial bodies. Ecocriticism emerges as a counterforce against humanity's anthropocentric ethos and its resultant ramifications. Central to this dissent is the contention that our planet constitutes an interconnected entirety, inclusive of all its constituents. Environmental Criticism, an interdisciplinary framework, posits that the fabric of existence fosters direct or indirect interrelations among its elements. Consequently, human beings cannot divorce themselves as mere agents, relegating other denizens of the Earth to subordinate roles requiring oversight and dominion. Deep Ecology, a facet of Ecocriticism, serves as a literary conduit advocating for the imperative of communal coexistence and the unconditional acceptance of all entities inhabiting Earth's domain, transcending distinctions of gender, race, class, and species. Primarily concerned with the literary milieu, Deep Ecology underscores the perspectives embedded within extant and prospective literary works, contemplating humanity's role within the cosmic narrative and its portrayal therein. This study investigates the potential integration of written and oral folk narratives from ancient cultural traditions into educational frameworks aimed at fostering environmental consciousness. In addition to contemporary literary works foregrounding ecosystem awareness, Deep Ecology provides a critical lens through which to analyze and elucidate pertinent themes. Specifically, the perspective of the Oghuz Turk, characterized by a reverence towards virtually all animate and inanimate entities, transcending human-centric boundaries, is examined within the purview of Deep Ecology, with particular emphasis on the Oghuz Kagan Epic.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Türk Halk Edebiyatı |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 15 Nisan 2024 |
Kabul Tarihi | 18 Mayıs 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 16 |