Although the pathologies of love have been
argued since nearly the beginning of the history of
modern psychiatry, concepts like "love", "desire",
"wish" vvhich are of very importance in daily lives
of almost any individual and psychotpathological
appearances vvhich these concepts had great difficulty
taking up rooms within novvaday's descriptive
psychiatry. Today vvithin the descriptive psychiatry
the psychotpathological appearances that come
out in the love relationships of people are included simply as the erotomaniac type of delusional disorders
and relations problems.
İn this we argue that the concept of "unrequited
love syndrome" can explain the cases in vvhich desire
directed towards others has been unrequited
vvithin a spectrum ranging from the normal to the
most pathological and this can be realized not by
being engaged in the descriptive psychiatry but by
benefiting from the Hegelian understanding of human
desire and the opportunities offered by the relation-centered
psychodynamic appoaches. VVhere
to place in the spectrum the person whose desire
s/he thinks has not been requited at the expected
level or who has been rejected or who thinks has
been rejected depends on vvhether s/he displays a
healthy self-organization, on the development performance
s/he exhibitis in respect of object relations
and on the defence mechanisms s/he applies.
This revievv is based on the author's knovvledge
of reports in the joumals and books, supplemented
by medline searches to update particular subtopics
and his clinical experience.
Neredeyse modern psikiyatri tarihinin başlangıcından
beri aşk patolojileriyle ilgilenilmesine rağmen,
hemen tüm insanların gündelik yaşamlarında
çok önemli olan "aşk", "arzu", "istek" gibi kavramlar
ve onların psikopatolojik görünümleri, günümüzün
betimleyici psikiyatrisinde yer bulabilmeleri çok zordur.
Bugün betimleyici psikiyatride, insanların aşk
ilişkilerinde ortaya çıkan psikopatolojik görünümlere,
çok basit olarak sanrısal bozuklukların erotomanik
alt-tipinde ve ilişki sorunları arasında yer verilmektedir.
Bu yazıda, Hegelci felsefenin insan arzusu anlayışından
ve ilişki merkezli psikodinamik yaklaşımlardan
yararlanarak, betimleyici psikiyatri içinde
yeterince ele alınamayan, başkasına yönelik arzunun
karşılıksız kalması halinde ortaya çıkan durumları,
normalden en patolojik olana doğru bir
spektrum içinde ele alma fırsatı veren "karşılıksız
aşk sendromu" kavramını ileri süreceğiz. "Karşılıksız aşk sendromu" bir spektrum bozukluğudur.
Arzusu umduğu düzeyde karşılık bulmayan,
reddedilen ya da reddedildiğini düşünen kişinin
spektrumun neresinde yer alacağı, sağlıklı bir
kendilik organizasyonu gösterip göstermemesine,
nesne ilişkileri bakımından sergilediği performansa
ve kullandığı savunma düzeneklerine bağlıdır.
Bu makale, yazarın konuyla ilgili literatürü araştırması
ve kendi klinik deneyiminin sonuncunda ortaya
çıkmıştır.
Diğer ID | JA38FC83GC |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 1998 |
Gönderilme Tarihi | 1 Haziran 1998 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 1998 Cilt: 6 Sayı: 2 |