Avusturyalı nörolog Sigmund Freud psikiyatri litaratürüne önemli bir kuram olan psikanalizi kazandırarak günümüze kadar süren pek çok tartışmanın da odağına yerleşmiştir. Freud’un litaratüre en önemli katkısı olan bilinçdışı kavramı etrafında pek çok düşünür farklı okullar ve ekoller geliştirmiştir. Dolayısıyla da Freud’un psikanaliz kuramı, öznenin eylemlerini açıklamak için başvurulan önemli bir metod olarak çokça tartışılıp zaman zaman da yadsınsa da varlığını günümüze kadar devam ettirmiştir. Carl Gustav Jung ve Jacques Lacan gibi ardıllarının psikanalizi sadece psikiyatrinin konusu olmaktan çıkartıp sanatın da konusu olmaya taşıyan anlayışları ile sanat yapıtını adeta bir analizan gibi konumlamayı olanaklı kılmıştır. Bu çalışma kapsamında da özellikle kendisini, Freud’a dönüş hareketinin öncüsü olarak kabul eden Fransız psikiyatr Jacques Lacan’ın temel kavramları ile Çağla Zencirci ve Guillaume Giovanetti’nin 2018 yılında ortaklaşa yönettiği Sibel filmindeki ana karakter olan ve norm dışı davranışlar sergileyen Sibel’in psikanalitik olarak çözümlemesi yapılmıştır. Sibel karakterinin özellikle dilsizlik üzerinden ötekileştirilen süreci ile birlikte sergilediği ayrıksı davranışlarının patolojik kaynaklarının, filminin öykü evreninde Lacancı terminoloji ile neye tekabül ettiğinin incelendiği bu çalışmada, pek çok kavramın yerli yerine oturduğu görülmüştür. Özellikle Lacan’ın öznenin kuruluşunda önemli ayıraç olarak vurguladığı babanın dilinin öğrenimi ile birlikte geçilen simgesel düzenin, insanın bilinçdışı örüntüsünü oluşturduğu gerçeği filmdeki karakterin en belirgin özelliği olarak ortaya çıkmaktadır. Sibel gibi nevrotik olarak sorunlu bir karakterin ilk nesne kaybı, narsistik fantezi ile gerçekleştirdiği kristalize hal, simgeselin içine dahil olamayışın kendisini sürüklediği nevrozlar bütününe bakıldığında ciddi fiksasyonlara kaynaklık eden bir bilinçdışı örüntüsü ile karşılaşılmıştır. Bu çalışma ile psikanalizin film karakterleri açısından bir değerlendirme yöntemi olarak kullanılması, felsefi bir yaklaşım olmanın ötesinde film karakterlerinin kendisinin bizzat analizan olduğu, film eleştirmeninin de bir analist olarak kendisini konumlandırmasını sağlayan tüm unsurları içerdiği görülmüştür.
yok
yok
yok
Austrian neurologist Sigmund Freud introduced psychoanalysis, a significant theory, to the psychiatric literature and has been a central figure in numerous ongoing debates. Many thinkers have developed different schools and schools of thought around the concept of the unconscious, which is Freud's most significant contribution to the literature. Consequently, Freud's theory of psychoanalysis, as a significant methodology employed to elucidate the actions of the subject, has persisted until the present day, despite extensive debate and occasional rejection. The insights of his successors, such as Carl Gustav Jung and Jacques Lacan, who transformed psychoanalysis from a domain within psychiatry to one within the realm of art, enabled the work of art to be conceptualised as an analysand. This study employs a psychoanalytic analysis of Sibel, the protagonist of the film Sibel, who exhibits non-normative behaviours. The psychoanalytic analysis of Sibel, the main character in the film Sibel, co-directed by Çağla Zencirci and Guillaume Giovanetti in 2018, who exhibits non-normative behaviours, has been conducted with reference to the basic concepts of French psychiatrist Jacques Lacan, who considers himself to be the pioneer of the return to Freud movement. This study examines the pathological sources of Sibel's character's pathological behaviours, which she exhibits in conjunction with her marginalisation through silence. It employs Lacanian terminology within the narrative universe of the film to elucidate the complex dynamics at play. The analysis reveals a number of key concepts that have come into focus. In particular, the fact that the symbolic order, which Lacan emphasises as an important distinction in the formation of the subject, constitutes the unconscious pattern of the human being with the learning of the language of the father, emerges as the most prominent feature of the character in the film. Upon examination of the loss of the first object of a neurotically problematic character like Sibel, the crystallised state she realises through narcissistic fantasy, and the entire range of neuroses she is forced into by being unable to be included in the symbolic, an unconscious pattern that is the source of significant fixations is encountered. This study has demonstrated that the application of psychoanalysis as a method of evaluation in the context of film characters extends beyond the scope of a philosophical approach, encompassing the necessary elements for both the analysis of film characters and the positioning of film critics as analysts.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kültürel Psikoloji, Psikolojik Metodoloji, Tasarım ve Analiz |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 7 Mayıs 2024 |
Kabul Tarihi | 13 Kasım 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 6 Sayı: 4 |