Human has been in an effort to make sense and interpret it since the moment he existed on earth. While realizing this, he has defined his surroundings with their opposites. This shows that both life and our signification system have a dualistic structure. Therefore, the terms nature and culture are opposite definitions within the dualistic structure. Culture is a concept that emerges as a result of the separation of man from nature, which is why it is located right in front of nature. Nature; it is considered a field of absolute pleasure, desire, satisfaction and fulfillment. Culture, on the other hand, is the domain of law and prohibition that prevents absolute pleasure and satisfaction. While nature is the medium of transformation, change and motion, culture is the medium of stasis, form and harmony. To define it allegorically, Dionysus represents nature while Apollo represents culture. While nature embodies idleness, vagrancy, wandering, vagabondism, in short, laziness; culture represents the hardworking, productive, disciplined individual. For this reason, all types other than the human type designed by the culture that separates from nature and builds the city are negated within the framework of modernity. On the other hand, in Sait Faik's Lüzumsuz Adam, published in 1948, the city and the human portrait that the city wants to create are criticized. In this study, the conversion of Mansur Bey in the story Lüzumsuz Adam [The Unnecessary Man] has been evaluated within the framework of nature-culture contrasts.
İnsan, dünya üzerinde var olduğu andan itibaren bir anlamlandırma ve yorumlama gayreti içerisinde olmuştur. Bunu gerçekleştirirken de çevresindekilerini karşıtları ile tanımlamıştır. Bu da hem hayatın hem de anlamlandırma sistemimizin ikili bir yapıya sahip olduğunu gösterir. Dolayısıyla doğa ve kültür terimleri de düalistik yapı içerisinde karşıt tanımlamalardır. Kültür, insanın doğadan ayrılması sonucu ortaya çıkan bir kavramdır ki bu nedenle doğanın tam karşısında yer alır. Doğa; mutlak haz, arzu, tatmin ve doyum alanı olarak kabul edilir. Kültür ise mutlak hazzı ve tatmini engelleyen yasa ve yasağın alanıdır. Doğa; dönüşüm, değişim ve devinimin mecrası iken kültür; durağanın, biçimin ve uyumun mecrasıdır. Alegorik olarak tanımlamak gerekirse doğayı Dionysos temsil ederken kültürü Apollon temsil eder. Doğa; aylak, berduş, avare, serseriliği kısacası tembelliği bünyesinde barındırırken, kültür; çalışkan, üretken, disiplinli bireyi temsil eder. Bu sebepledir ki doğadan ayrılarak şehri kuran kültürün tasarladığı insan tipi dışındaki tüm tipler modernlik çerçevesinde olumsuzlanır. Sait Faik’in 1948’de yayımlanan Lüzumsuz Adam eserinde ise şehir ve şehrin oluşturmak istediği insan portresi eleştirilir. Bu çalışmada doğa-kültür karşıtlıkları çerçevesinde Lüzumsuz Adam hikâyesindeki Mansur Bey’in dönüşümü değerlendirilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 10 Aralık 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |