Çağdaş edebiyat dünyasında kıyamet sonrası kurgu, çevresel felaketlerin sonuçlarıyla yüzleşen insan ruhunun derinlemesine incelenmesine hizmet etmektedir. Bu tür anlatılar, özellikle de iklim değişikliğinin harap ettiği bir geleceği tasvir edenler, bizi ekolojik krizlerin kaçınılmazlığı ve acil cevap ihtiyacıyla yüzleşmeye zorlamaktadır. Buz İnsanlar, dondurucu ortamda hayatta kalmaya çalışan bir ailenin ve “buz insanlar” adlı bir topluluğun hikayesini anlatmaktadır. Roman, kıyamet sonrası bir dünyada iklim değişikliği karşısında insan ruhunun direncini gözler önüne seriyor. Romanın anlatıcısı Saul, oğluyla olan mücadelesini, karısıyla olan ilişkisini ve içinde yaşadığı kıyamet sonrası toplumu anlatıyor. Bu bağlamda, bu makale Maggie Gee’nin Buz İnsanlar romanında canlı bir şekilde gösterildiği gibi, kıyamet sonrası bir toplumun sert gerçekliğinde aile etkileşimlerinin karmaşıklığını incelemektedir. Çağdaş Antroposen teorilerine dayanan bu çalışma, Gee’nin Buzdan İnsanlar romanını Antroposen kurgusu yapan belirli özellikleri açısından incelemeyi amaçlamakta ve hem uyarıcı hem de bir dayanıklılık incelemesi olan bir hikaye sunarak, iklim kaynaklı felaketin aydınlattığı bir geleceğe eleştirel bir bakış açısı sunmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, bu makale, çevresel bozulma, toplumsal ve siyasi sistemlerin çöküşü ve teknolojinin yıkıcı potansiyeli gibi birbiriyle ilişkili temaları örneklendirerek, Gee’nin çevresel adalet için daha kapsayıcı ve eşitlikçi bir yaklaşımı nasıl savunduğunu araştırmaktadır. Buz İnsanlar, doğal dünya ile ilişkimizi yeniden değerlendirmeyi teşvik ediyor ve insan dışı dünya ile daha sürdürülebilir bir birlikteliğin gerekliliğini vurgulamaktadır.
Maggie Gee Buz İnsanlar kıyamet sonrası Antroposen kurgu aile dinamikleri
In the world of contemporary literature, post-apocalyptic fiction embodies a thorough investigation of the human spirit confronted with the aftermath of environmental disasters. Such narratives, particularly those that depict a future devastated by climate change, force us to confront the inevitability of ecological crises and the urgent need for answers. The Ice People tells the story of a family along with a community called “the ice people” trying to survive in the freezing environment. The novel demonstrates the persistence of the human spirit in the face of climate change in a post-apocalyptic world. The narrator of the novel, Saul, describes his struggles with his son, his relationship with his wife, and his living condition in the post-apocalyptic society. Within this perspective, this article examines the complexities of family interactions in the harsh reality of a post-apocalyptic society, as vividly shown in Maggie Gee’s The Ice People. Drawing on contemporary Anthropocene studies, this study aims to investigate Gee’s The Ice People in terms of the specific characteristics that define it as Anthropocene fiction and intends to serve as a critical perspective on human relationships in times of disaster. Furthermore, the article explores how Gee advocates for a more inclusive and equitable approach to environmental justice by illustrating the interrelated themes of environmental degradation, the failure of social and political systems, and the destructive potential of technology. The Ice People encourages a reevaluation of human’s relationship with the natural world and emphasizes the necessity for a more sustainable co-existence with the nonhuman world.
Maggie Gee The Ice People post-apocalypse Anthropocene fiction family dynamics
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | İngiliz ve İrlanda Dili, Edebiyatı ve Kültürü |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 10 Mart 2025 |
Gönderilme Tarihi | 3 Ocak 2025 |
Kabul Tarihi | 13 Şubat 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 |