This study reviews major arguments about the images of suffering and suggests an analytical framework for dealing with these images. There are two major contradictory claims on these images. The first one argues that images of suffering could be used as a tool for creating social change. In contrast, the second argument suggests that overexposure to these images may result in with the desensitization of the viewers. Both claims suggest that audience response is predictable and attributes an untruly great power of impact of these images on viewers. In times of conflict and war governments attribute a similar power to images to create an anti-war sentiment in public and therefore collaborate with the press to control images especially during wartime. The governments use “pool system” and embedding system to exert more control over news. Furthermore media use formal or informal standarts and viewer’s taste as a pretext to regulate photographic representation of violence. Morover images of atrocity could be used as a tool for trampling human dignity and also for political intimidation by the ruling power. These photographs are taken not by the professionals, but the soldiers or the people who commit violent acts. But they can be used as a means of criticizing the violence in another sociohistorical context. To conclude, the meaning of these images is not steady, possible meanings that an image would attribute will always depend on framing and the sociohistorical context. Although images have a particular impact on viewers, this impact cannot be anticipated in advance and the meaning of these images is not steady. Possible meanings that a photographic image would attribute will always depend on framing and the socio-historical context. This study will highlight this framing and contex by focusing on some key examples.
Images of atrocity images of suffering images of war and conflict photojournalism violence.
Bu makalede ızdırabı gösteren imgeler üzerine düşünmenin yollarına ilişkin bir çerçeve
çizilmeye çalışılmıştır. Izdırap fotoğraflarına ilişkin yapılan tartışmalarda bir tarafta
fotoğrafın basitçe bilinç yükseltmek ve toplumsal değişim yaratmak için bir araç olarak
kullanılabileceği iddiası bulunurken diğer tarafta izleyicinin bu tür fotoğraflarla çok sık
karşılaşmasının duyarsızlaşmaya neden olabileceği görüşü yer almaktadır. Her iki iddia da
fotoğrafın izleyici üzerindeki etkisi hakkında varsayımda bulunmakta ve bu etkiye aşırı bir
güç atfetmektedir. Özellikle savaş dönemlerinde hükümetler de fotoğraflara benzer bir güç
atfetmekte ve bu tür fotoğrafların savaş karşıtı bir kamuoyu oluşturacağı endişesiyle onları
denetlemeye çalışmaktadır. Bu denetim son yılarda özellikle havuz sistemi ve iliştirilmiş
gazetecilik yoluyla yapılmaktadır. Medyanın da bu dönemlerde geliştirdiği çeşitli
yöntemlerle, çoğu zaman hükümetle işbirliği içinde bu görüntüleri denetlemeye çalıştığı
gözlenmektedir. Medya, kriz dönemlerinde izleyici beğenisini gerekçe göstererek, kendi
içinde belirlediği standartlar yoluyla ya da çeşitli kuruluşlar aracılığıyla şiddet temsillerini
düzenlemektedir. Middet fotoğraflarının iktidar konumunda olanlar tarafından insanlık
onurunu ayaklar altına almanın, politik olarak sindirme çabasının bir aracı olarak
kullanımı da söz konusudur. Bu fotoğraflar diğerlerinden farklı olarak profesyonel
fotoğrafçılar tarafından değil, eylemi uygulayanlar ya da askerler tarafından çekilmiştir.
Bunlar, zaman içinde başka bir anlama bürünerek şiddeti kınamanın bir aracına
dönüşebilmektedir. Bu çalışmada imgenin izleyici üzerinde belirli bir etkisi olduğu kabul
edilmekle birlikte bu etkinin tek ve önceden kestirilebilir bir etki olmadığı; ızdırap
imgelerinin anlamının tarihsel-toplumsal bağlam ile çerçeveleme değiştiği zaman
değişeceği, tarihsel ve güncel örnekler irdelenerek ortaya konulmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Radyo-Televizyon, Kültürel çalışmalar, Kadın Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Mart 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 19(1) Sayı: 37 |