2000’li yıllar sonrası Türkiye sanat sinemasında ismine ve filmlerine en fazla gönderme yapılan yönetmenlerden biri Rus yönetmen Andrey Tarkovski’dir. Tarkovski’nin son filmini çektikten yıllar sonra başka bir ülkenin sinemacıları tarafından bu kadar ilgi görmesi ve bunun nedenleri, tartışılması gereken bir konudur. Tarkovski gibi film çekmenin arkasındaki sanatsal motivasyonların bir kısmı daha bireysel, dağınık ve bulanık iken diğer bir kısmı düşünsel arka planı olan daha sistematik bir yapıya işaret etmektedir. Çalışmada her ikisinden de bahsedilmesine karşın ikincisine daha fazla ağırlık verilmektedir. Savunucuları tarafından “hakikat sineması” olarak isimlendirilen bu eğilim, inanç ve iman odaklı öykülerle ön plana çıksa da mistik görünümleri, tasavvufi içerikleri, didaktizimden kaçınma çabaları, sanatsal kaygıları, şiirsel üslupları ve dingin sinematografileriyle önceki dönemin din temalı filmlerinden de ayrılmaktadırlar. Bu ayrışmada; kültürel, ekonomik, toplumsal ve siyasal konjonktürdeki değişimlerin yanında Tarkovski’nin 2000’ler sonrası Türkiye sinemasındaki etkisinin de payı vardır. Film çalışmalarındaki felsefi okumalarla da etkileşim halinde olan bu eğilim, bir taraftan yapımların görsel niteliğini ve sinematik dillerini değiştirirken diğer taraftan güncel toplumsal gelişmelerden uzak ve politik meseleler konusunda da mesafeli duran apolitik bir sinemanın da gerekçesi haline gelmiştir. Bu tartışmalar etrafında kurulan çalışmada, farklı yapımların adı geçse de merkezdeki örnek Semih Kaplanoğlu'nun Buğday (2017) filmi olacaktır.
Tarkovski ruhani sinema hakikat sineması depolitizasyon Buğday
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 7 Eylül 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 23 (2) Sayı: 46 |