Aşk Ahlakı, eserin ismi sizi yanıltmasın, aşkın metafizik bir temellendirmesi değildir. Mamafih, şunu da özellikle vurgulamamız gerekir ki Ülken’nin ahlaki temellendirmesinin merkezinde “Aşk” vardır. Bu “Aşk” bir davadır ve bu dava insanlık davasıdır. Ülken, Aşk Ahlak’ı fikrinde aslında insanın varoluşsal serüvenini ortaya koymaya çalışır. Bu serüven öyle bir çilekeş süreçtir ki, birçok sınavı ve güçlüğü içeren bir niteliktedir. Onun ifadesiyle “bir sınav meydanıdır”. İnsan, onun düşüncesinde dünyaya geldiği anda bilfiil zincirlerle bağlı bir şekilde kendini bulur. Bu durum bütün insanlar için geçerlidir. Ama insan, beraberinde bu durumun çelişiğini de içinde taşır; yani bilkuvve özgürdür de. İnsanın varoluş süreci de bu noktada kendini gösterir. O, kuvve olarak içinde barındırdığı özgürlüğünün inşasını gerçekleştirmelidir. Ülken’in ondan beklentisi budur. Peki nasıl? İşte ‘Aşk Ahlakı’ felsefesinin temel problemi de budur. Ülken için varoluşunu gerçekleştirmiş ve özgülüğünü inşa etmiş olan İnsan, çok değerli bir varlıktır. Böyle bir insan, onun düşüncesinde alemin mihrakıdır ve her şey onun içindir. Dolayısıyla insan hak ettiği değeri varoluştan söküp almalıdır. Söküp almalıdır ifadesini özellikle kullandığımı belirmek isterim; çünkü bu süreç kolay bir süreç değildir. Ülken’e göre insanı insan yapan doğuştan sahip olduğu bedeni değildir; ya da sonradan kazandığı unvanları, mesleği, ünü, şöhreti v.b. İnsan ancak dünyevi tutkularından arındığında insan olma niteliğine sahip olabilir. Bunun da nedeni artık onun bir ‘Kişi’ olmasıdır. İşte dünyaya gelen insan için bunu gerçekleştirmesi bir görevdir. Bu son aşamaya varması gerekir. Hatta insan olmak istiyorsa bu zorunludur. Ulaşması gereken en üst mertebeye, yani nihai nokta olan özgülüğe varmak için insan sahip olduğu zincirleri kırmak zorundadır. Mutasavvufi lügatla ifade etmek gerekirse “ölmeden önce ölmek” gerekir. Nihai hedefe ulaşmayı başaran sadece ‘Ahlak Ülkücü’leridir ve onlar böylece büyük bir güç elde etmişlerdir. Yalnız Ülken’nin düşüncesinde büyük güçler beraberinde büyük sorumluklar da getirmektedir. Sorumluk yetkinliğiyle beraber insan, başka bir sırrın kapısını da aralar; o da ‘Vicdan’dır. Bu sıfat insanı bütün varlıklardan ayırır. O, zulümden ve zalim olmaktan böylece sıyrılır. Bu noktada, onda, başka bir güç ortaya çıkar ki oda ‘Sevgi’ ve ‘Dostluk’tur. Aşk Ahlakı, mertebesine yükselen insan, kendini değil; herkesi sever. Bu sevgi sayesinde kendi dünyevi zevk ve heveslerini öldürmüş; Ülken’in ifadesiyle ‘Şehit’ olmuştur. O, dünyevi yanını kül etmiş; küllerinden tekrar doğarak artık bir ‘Kişi’ olmayı gerçekleştirmiştir. Biz de bu çalışmamızda, biyolojik ve fizyolojik yapıdan başlayıp; mertebeler şeklinde ilerleyen ve herkesin tamamlamasının da mümkün olmadığı bir sınav olan bu süreci Hilmi Ziya Ülken’in başta Aşk Ahlakı adlı eseri olmak üzere diğer eserlerine de bağlı kalarak açıklamaya çalışacağız.
‘The Love Ethics’, published in 1931, is a work that focuses on the existential values of man. We say existential because when we look from a distant perspective at the general picture formed by both 'The Love Ethics' and his works 'Ethics' and 'Conversations with the Devil', we can see that the ideas contained in these works are built on the following proposition: "Man wakes up in chains and gains his freedom by breaking these chains one by one through his own efforts". Although this statement seems to be very short, it reflects Ulken's entire thoughts on the purpose of human existence. Of course, not only this, but it also gives us some clues about his eclectic characteristic. Especially the traces of thinkers such as Plato, Kant, Kierkegaard and Nietzsche, whom we think he was influenced by, attract our attention in his ideas. We will touch upon this issue in certain parts of our study. Ulken's 'The Love Ethics’ basically shows us our adventure of becoming human. The question is actually: How is a human being human? Or, as Aşık Veysel says, if "the cause is the cause of humanity", how can this cause be overcome? According to Ülken, this can only be achieved by passing through certain levels, because levels are the essence of The Love Ethics. The Love Ethics is achieved by passing through the tests in these levels, which begin in society and are completed in the individual; in his words, "The Love Ethics is a testing ground”. However, it should be emphasised that 'The Love Ethics' is not a metaphysical justification of love, lest the title of the work mislead you. Nevertheless, we must emphasise that "Love" is at the centre of Ulken's moral justification. This "Love" is a cause and this cause is the cause of humanity. In his idea of The Love Ethics, Ulken actually tries to reveal the existential adventure of man. This adventure is such an ascetic process that it involves many tests and difficulties. According to him, the place of this testing process is the levels that man has to achieve. Based on these ideas, we can easily say that Hilmi Ziya Ulken's whole philosophy is to reveal the nature of man. In this study, we will try to touch upon how Ulken tries to justify these issues, his eclectic structure, what he understands by 'Person', and in parallel to this, his justifications about Individualism. In this process, we will make use of Hilmi Ziya Ulken's other fundamental works such as 'Ethics', 'Introduction to Philosophy' and especially his work 'The Love Ethics'.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Temmuz 2023 |
Gönderilme Tarihi | 1 Nisan 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 13 Sayı: 2 |
İletişim
Telefon Numarası: +90 0318 357 35 92
Faks Numarası: +90 0318 357 35 97
e-mail: sbd@kku.edu.tr
Posta Adresi: Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü, Merkez Yerleşke, 71450, Yahşihan-KIRIKKALE