Öz
Üreme ve süt verimi sığırcılığının en önemli parametreleridir. Süt sığırcılığının ana hedefini bir cümle içerisinde değerlendirecek olursak, maksimum süt üretimi ve yılda bir yavru elde etmek olarak niteleyebiliriz. Süt sığırcılığında 1950’li yıllardan itibaren yoğun seleksiyon ve bakım-besleme şartlarının iyileştirilmesi ile laktasyon başına süt üretiminde olağan üstü seviyelere ulaşılmıştır. Ancak süt verimine bağlı olarak üreme veriminde ciddi problemler yaşanmaya başlanmıştır. Günümüz süt sığırcılığında yeni söylem yeterli süt üretimi, yüksek üreme performansı olmaya başlamıştır. Bunda şüphesiz süt üretimindeki artışın doğal sınırlara ulaşması ve tek başına yüksek süt üretiminin karlılığa yeterli gelmemesidir. Süt sığırcılığı büyük ve dinamik bir sektör olup araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin yoğun olduğu sektördür. Süt sığırcılığının gelişmiş olduğu ülkelerde süt verimi üzerindeki çalışmalar yavaş yavaş üreme etkinliği, süt kalitesi ve genomik seleksiyon gibi konulara kaymaktadır. Ancak Türkiye de durum biraz farklıdır. Gerek suni tohumlama ve gerekse damızlık ithalatı ile gen kaynakları iyileştirme çalışmaları yoğun biçimde devam etse de, modern çiftlikler dışında istenen laktasyon başına süt üretim düzeyine ulaşılamamış olması hedefimizin hala yüksek süt verimi olarak kalmasına neden olmaktadır. Türkiye’de kültür ırkı sığır varlığı %50 seviyesinde olup, popülasyonun diğer kısmı genetik olarak iyileştirme ve saflaştırmaya ihtiyaç duymaktadır. Bu sebeple Türkiye’deki üreme parametreleri, çiftlik yapısı, bölge ve sığır ırklarına göre kategorize edilip değerlendirilmesi gerekmektedir. Yüksek süt verimine bağlı üreme sorunları şimdilik ülkemizde modern çiftliklerde gözlenmektedir. Ülkemizde üreme sorunlarına neden olan etkenleri; çiftlik yönetimi zafiyeti, beslenme hataları, barındırma olanaklarının uygun olmaması, bulaşıcı hastalıklar, yetersiz östrus tespiti, zamanında yapılamayan suni tohumlama, gereksiz ve aşırı hormon kullanımı şeklinde sıralanabilir.