Avusturya İktisat Okulu olarak da bilinen Avusturya Ekolü, yirminci yüzyılın hemen başlarında geliştirdiği düşünce yapısıyla iktisat alanındaki tartışmalara meydan okudu. O döneme kadar değerin belirlenmesi noktasında emek-değere atıf yapan klâsik iktisattan farklı olarak Avusturya Ekolü değerin sübjektif karakterini ön plana yerleştirdi. Analizlerini bu minval üzerinden geliştiren ekol, iktisat biliminin merkezine ise “amaçlı insan faaliyeti”ni yerleştirdi. Bu anlayışa göre insanların davranışları rasyonel ya da irrasyonel olarak değil amaçsal olarak değerlendirilebilir. Praksiyoloji’nin birincil nitelikteki bu önermesinin, siyaset teorisi açısından yüklendiği anlam ise hayli kışkırtıcıdır: insan davranışlarının rasyonellik açısından betimlenmesi, nihayetinde, davranışlara mutlak anlamda bir standart değer kriteri getirecektir. Bu nedenle birey davranışları, belli ön kabullere göre tatbik edildiklerinde anlamlı olacaktır. Bu görüşü biraz daha temellendirirsek şöyle bir tahlile ulaşmamız mümkün hale gelebilir: birey davranışlarının belli kriterler etrafında değerlendirilmesi, davranışların nedenleri ve kaynaklarına müdahil olacak şekilde ilerlettirilebilir. Dolayısıyla birey davranışlarını standardize edecek bir otorite, bu davranışların karar aşamasında da söz sahibi olabilecektir. Ancak Avusturya ekolü, “insan davranışı”ndan bu tarz bir rasyonalite zorunluluğunu kaldırarak, bireylerin davranışlarına sübjektif karakteri içsel olarak yerleştirmiştir. Bu argüman, Avusturya Ekolü’nün özgürlük teorisine sunduğu en muazzam katkı olarak tarihe geçmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Eylül 2010 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2010 Sayı: 60 |