“Tarih yapmak isteyen tarihi unutmalıdır” diye buyurur Fransız şarkiyatçısı Ernest Renan. Renan, hayatının son yıllarında yalnızca bilim ve akla inandığını
yazmıştır. İnsanın problemlerini nihai aşamada bilim çözecektir. Pozitivizmin hâkim düşünce geleneği olduğu yıllarda sosyal bilimciler, toplumu ve insanı ele alırken, onu anlamaya çalışmak yerine onun nesnel (!) yasalarını bulmaya gayret ettiler. Tarihin, toplumun ve insan davranışının yasalarını bulmak hem geleceği tahmin etmeye hem de onu kontrol etmeye yarayacaktı. Geleceği kontrol edenler insan davranışını ve toplumların akibetini de kontrol edebilirdi. Tarih, yani geçmiş anlama ya da yorumlamadan uzak şekilde ideolojilere göre yeniden inşa ediliyordu. Renan’ın buyurduğu gibi, tarih, geçmiş unutuluyordu. Unutulmalıydı çünkü tarih, kutsal (Hıristiyan, yahut Hristiyan Yahudi gelenek, İslamî, Budist..) tarihti; kefaret, çile ve sınanmanın tarihiydi. Tarih insanın yarasıydı ve bütün kötülüklerin anası. Tarih insanın
idare ettiği bir şey değil, onun başına gelendi. Halbuki gelecek aydınlık ve yönetilebilir olmalıydı, geleceğe dönük iyimserlik ve bir yeryüzü cennetine inanç, yani tarih felsefeleri Turgot’dan Condorcet, Comte ve Marx’a bütün ilerlemeci Aydınlanma düşünürlerinin müşterek noktası, fikirlerinin nihai kriteriydi. Onlara göre ontoloji ve tarih birbirinden tamamen ayrılabilirdi. Tarihin istikameti tahmin ve tayin edilebilirdi.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Yorum |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 17 Ekim 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 25 Sayı: 100 |