Kimlik, insanın nasıl bir kimse olduğunu ifade eden niteliklerdir. Özellikle, Batı’da başlayan Aydınlanma Çağı ile birlikte, on dokuzuncu yüzyıldan itibaren insan kim olduğunun peşine düşmüştür. Dönemin siyasi, kültürel ve ekonomik özellikleri bireylerin farklı kimlik kazanma sürecine yol açmıştır. Bu sürecin oluşumu insanın “ben kimim” sorusuna vermiş olduğu cevapla başlamıştır, denilebilir. Ben kimliğinin farkına varan ve onu tanımlamaya çalışan insan, bir süre sonra ait olduğu sosyal çevrenin etkisiyle “biz” kimliğini de inşa etmiştir. Bu sayede insan, tek başına ifade ettiğinde etkisiz kalan düşüncelerinin çoğulcu bir ifadeyle söylediğinde etkisinin daha fazla olduğunu fark etmiştir. Bu ifadeleri ortaya çıkaran dildir. Bu bağlamda, düşüncelerin ifade edilmesini sağlayan dil, şair ve yazarların en önemli aracı olmuştur. Bu makalede, Osmanlı Devleti’nin duraklama dönemi sayılan 17. yüzyılda yaşayan divan şairlerinin “biz” kimliğini nasıl kullandıkları incelenecektir. Bu sebeple, 17. yüzyılın önde gelen şairlerinden Nef’î, Nâbî, Sâbit, Nâilî-i Kadîm, Fehîm-i Kadîm ve Şeyhülislâm Yahyâ’nın divanları örneklem olarak seçilmiştir. Bu şairlerin divanlarında bulunan ve “biz” kimliğini ele alan şiirlerinde şairlerin daha cesur olduklarını görmek mümkündür. Öte yandan, şairin “kim” olduğu veya hangi düşünce yapısına sahip olduğu daha kolay anlaşılacaktır. Bu çalışmada amaç, divan şairleri özelinde, sanatçıların yaşadığı döneme kayıtsız kalamamalarını ve mutlaka söyleyecek sözleri olduğunu ortaya koymaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 13 Kasım 2020 |
Gönderilme Tarihi | 17 Eylül 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 |