Geleneksel öğretilerde, yeryüzünün merkezi konumundaki her tapınak, saray ve bunların etkisiyle oluşmuş kent ve kraliyet / saltanat bölgeleri, kutsal dağ sembolü ile nitelenir. Bununla birlikte, göğün direği (axis mundi) olarak imgelenmeleri nedeniyle üç kozmik alanın (gök, yer ve yeraltı) dikey eksende buluşma noktasını da yansıtırlar.
Bu öğretilerde, kutsal dağ veya kutsal ağaç ile simgelenen tapınak ve saraylar, mutlak gerçekliğin alanları olduklarından merkez sembolizminde önemli bir yere sahiptir. Bundan ötürü zikredilen yapılar, ‘âlemin göbeği’ olarak bilinirler. Diğer anlatımla, onlar, var oluş tarzları ile varlığın devamlılık ve tekâmülünü sağlayan tanrısal kaynaklardır. Klasik Türk şiirinde zaman zaman değer ve önem bakımından Kâbe’ye de benzetilen saray, son çözümlemede, tanrısal isim ve sıfatların tecelli noktası olan insan kalbinin/zihninin simgesidir. Dolayısıyla, bu mekânda bulunan sultan/sevgili de bilinç dışındaki gerçek benliğin imgesini temsil eder.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ekim 2021 |
Gönderilme Tarihi | 4 Ağustos 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 7 Sayı: 4 - PROF. DR. İ. ÇETİN DERDİYOK ARMAĞAN SAYISI |