Tarih disiplinin sınırlarını aşarak farklı sosyal ve beşerî bilim dalları tarafından da kullanılan sözlü tarih, yirminci yüzyılın en popüler veri toplama metotlarından biri olarak karşımıza çıkar. Sözlü tarihin özellikle 1970’lerden itibaren giderek yaygınlaşmasının sebebi yakın tarihi inceleyen araştırmacılara sunduğu potansiyellerle ilintilidir. Sözlü tarih henüz otobiyografilerini yazmamış liderlerin, yerel, ulusal ve uluslararası düzlemde karar verme merciinde bulunan seçilmiş ve atanmış bürokratların belgelenmemiş deneyimlerine erişim sağlayabilmeyi olanaklı kıldığı gibi işçiler, kadınlar, etnik azınlıklar, marjinal ve dezavantajlı grupların tarih anlatısında yer almasını mümkün kılmaktadır. Sözlü tarih 1970’lerden itibaren hem yaygınlaşmış hem de sıkça eleştirilmiştir. 1980’lerin sonundan itibaren gerek bu eleştiriler ve gerekse sosyal ve beşerî bilimlerdeki teorik tartışmalar neticesinde, sözlü tarih içinde farklı eğilim ve yorumlama biçimlerini barındıran ve birçok disiplinden beslenen yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Avrupa ve Kuzey Amerika’da 1960’ların sonunda ivme kazanmaya başlayan sözlü tarih Türkiye’de akademik literatüre eklemlenmesi 1990’ların başına rastlar. 1990’lardan bugüne kadar Türkiye’de sözlü tarihin gelişimine bakıldığında sözlü tarih çalışmalarının geçmişin daha kapsayıcı bir şekilde yazılmasını mümkün kılmak için farklı tarihsel zemin, olay ve aktörlere odaklandığını söylemek mümkündür. Fakat gerek Batı gerekse Batı dışı coğrafyalarda yapılan sözlü tarih çalışmaları ile kıyaslandığında, Türkiye’de sözlü tarihe dayanan akademik çalışmaların ve sözlü tarih projelerinin hem sayısal anlamda çok az hem de sözlü tarihin potansiyelini yansıtacak kadar konu ve yaklaşım çeşitliliğine sahip olmadığı gözlemlenir. Dolayısıyla, bu çalışma, bu konuda Türkiye içinde ve dışında üretilen literatürü eleştirel bir şekilde okuyarak, sözlü tarih yönteminin ne olduğunu, neden ortaya çıktığını, sözlü tarih çalışmalarının yıllar içinde nasıl ve neden dönüştüğünü ve son olarak sözlü tarih yönteminin günümüz Türkiye’sinin yakın tarih yazımında kullanımını inceleyecektir.
Oral history, transcending the boundaries of the discipline of history, emerges as one of the most popular qualitative data collection methods of the twentieth century. Especially since the 1970s, there as on why oral history has become increasingly widespread and used within the various fields of social sciences and humanities is related to its potential for the reconstruction of the recent past. Oral history interviews not only allows to access the undocumented experiences of leaders, elected and appointed bureaucrats who were in decision-making bodies at the local, national and international level but also gives opportunity to include voices and experiences of workers, women, ethnic minorities, marginalized and disadvantaged groups in the narrative of history. Oral history has not only been widely used but also stringently criticized since the 1970s. Since the end of the 1980s, as a result of the secriticisms and the theoretical developments in humanities and social sciences, oral history has emerged as a method that contains different tendencies and interpretations and is nurtured by various disciplines. Oral history studies which started to gain momentum in Europe and North America in the 1960s was incorporated into the academic literature in Turkey in the early 1990s. Looking at the history of oral history in Turkey from the 1990s to the present, it is possible to argue that oral history studies focus on different historical backgrounds, events, and actors in order to write the past in a more inclusive way. However, when compared with the oral history studies conducted in both Western and non-Western geographies, it is observed that academic studies and oral history projects based on oral history in Turkey are both numerically very low and do not have enough subject diversity and plurality in approaches to reflect the potential of oral history. Thus, the purpose of this study is two folds: First, it examines what the oral history method is, why it emerged, how and why oral history studies transformed over years. Secondly, it maps out the landscape of oral history in Turkey. This study is based upon critical reading of the existing literature on oral history produced in Turkey and beyond.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 7 Sayı: 1 |
İletişim / Correspondence
Telefon/Phone: +90 216 280 34 81
Faks/Fax: : +90 216 280 34 95
Adres/Address: Medeniyet Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Güney Yerleşkesi B-Blok
Dumlupınar Mah. D-100 Yan Yol Kadıköy, İstanbul, Türkiye