The Balkans is a region where Turks were settled still in the early Ottoman period and which even today bears footprints of Turkish Islamic civilization in every aspect of life. Due to its geopolitical and geostrategic position the region serves as “the Window to the West” for Ottomans. Besides it was one of the main cultural and educational centres within the Ottoman Empire. Rumeli as it was known during the Ottoman domination was famous for numerous statesmen, scholars, musicians, calligraphists, publishers and poets born there who played significant role in developing the Ottoman intellectual and cultural life. One of those intellectuals was Ahi from Nigbolu, who is also famous for his poems picture the genuine reality of the region, the scenes of every day life of the Balkanians. Desolation, suffering, woe, dreariness and unhappiness are the themes which his poems mostly dwelled on. It is also due to consequences of the Ahi’s own past life full of pain and sadness. One can easily find all the themes mentioned above in the lines of every poet of that period, but only in Ahi’s poems they take central place. Only Ahi’s lyrics uniquely and perfectly resound the feelings of deep heartbreak, loneliness and desolation of one who is all alone.
Balkanlar, Osmanlı’nın kuruluş yıllarından itabaren ayak bastığı ve sonraki dönemlerde karış karış her toprağına Türk-İslam mührünü vurduğu bir bölgedir. Türk-İslam medeniyetinin “Batı”ya açılan kapısı konumunda olan bu bölge, jeopolitik öneminin yanında, bir kültür merkezi olması açısından da oldukça büyük bir öneme sahiptir. Osmanlı’nın hakimiyeti altında kaldığı dönem daha çok Rum-ili (Rumeli), olarak zikredilen Balkanlar, o dönem yetiştirdiği sayısız devlet adamı, alim, musikişinas, hattat, nasir ve şairle Türk-İslam medeniyetine hatırı sayılır katkılarda bulunmuş bir bölgedir. Bu bölgede yetişen ve yazdığı şiirleriyle o dönemin ruhunu, “divan”ına nakşeden şairlerden biri de Niğbolulu Âhî’dir. Ömrü sıkıntılar içerisinde geçen Âhî’nin “divan”ı incelendiğinde, şiirlerinde kimsesizlik, ıstırap acı ve kederin yoğun bir şekilde dillendirildiği görülür. Bu durum, geleneksel söylem içerisinde hemen her şairde rastlanılabilcek bir özellik arzetse de ‘âh’ı âlemi tutmadan bu mahlası almayan şairin, şiirlerinde ettiği “âh”larda deruni ıstıraplarının, yalnızlığının ve kimsesizliğinin de yankılandığını söylemek mümkündür.
Diğer ID | JA78DC55SN |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2012 |
Gönderilme Tarihi | 1 Aralık 2012 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2012 Cilt: 5 Sayı: 9 |