Kuruluşunun 100. yılını kutlayacağımız Türkiye Cumhuriyeti, geride kalan yüz yıllık dönemde gerek kendi bünyesindeki gerekse de dünyadaki gelişmelere bağlı olarak siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel değişimler geçirerek gelişimini sürdürmüştür. Bu gelişmeleri en çok etkileyen olgulardan biri olan göç ve kentleşme, sosyal bilimlerin üzerinde en çok yoğunlaştığı konuların başında gelmektedir. Türkiye’de göçlerle şekillenen kent kültürü, farklı zaman dilimleri içerisinde farklı özellikler meydana getirmiştir. Dünyadaki gelişmelerden tamamen bağımsız olmayan göç olgusunun nedenleri ve sonuçları benzer görünümler ortaya çıkarsa da Türkiye’nin kentleşme deneyimi büyük oranda kendine has bir süreç izlemiştir. Çok partili siyasal sisteme geçtiğimiz 1950’li yıllarda tarımsal alanda meydana gelen makineleşme neticesinde kırsalda atıl bir iş gücü ortaya çıkmıştır. Bu iş gücünün kentlere yönelmesiyle Türkiye’de kentleşme süreci başlamıştır. Bu süreç 1980’li yıllardan itibaren küreselleşme ve neoliberal ekonomiye geçişle birlikte farklı boyutlar kazanmaya başlamıştır. Bilimsel alanlar da bu değişim süreçlerinden etkilenerek çalışma konularını zaman içerisinde belirli başlıklara yoğunlaştırmıştır. Bu makalede halkbiliminin Türkiye’deki gelişimi, siyasi ve ekonomik koşullar da göz önünde bulundurularak kentleşme sürecine odaklanmakta ve kent bilimi olan sosyolojinin gelişimiyle karşılaştırmalı bir şekilde ele alınmaktadır. Ayrıca süreç içerisinde değişen paradigmalar çerçevesinde bugünkü duruma yönelik saptamalar da eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirilmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kültürel çalışmalar, Türk Halk Bilimi, Sosyoloji |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Eylül 2022 |
Gönderilme Tarihi | 7 Ağustos 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 15 Sayı: 39 |