Bilindiği gibi, demokrasi, kuralların -ki buna hukuk da diyebiliriz- ve kurumların hiçbir kısıta, engele uğramadan serbest işlediği ve çalıştığı rejimin adıdır. Sınırları çizilen ve belirlenen kurallar çerçevesinde serbestlik ya da bağımsızlık (özerklik) bu rejimin olmazsa olmazıdır. Bu nedenle, demokrasi kültürünün yerleştiği ve geliştiği ülkelerde kurumların etkin ve üretken çalışması
bir rastlantı değildir. Demokratik ülkelerin gelişmişliği, kural ve kurum birlikteliğinin etkinliği ile ölçülür. Adı demokratik olan ancak demokrasinin hiçbir temel unsuruna sahip bulunmayan ülkeler kuşkusuz bu sınıflamanın dışındadır. Özellikle 1990’lı yılların başından itibaren dünyanın geniş bir coğrafyasında, kurumların işlevlerini; siyasi erkin gücü ve etkisi dışında yapabilmelerine ilişkin bir dizi düzenleme yapılmıştır. Kurumlara hukuki düzenlemelerle özerklik tanınarak, daha etkin ve daha üretken olmaları sağlanmaya çalışılmıştır. Çünkü kurumların, siyasetin nüfuzu altında kalmaları ve siyasetin talepleri yönünde çalışmaya zorlanmaları, yetki ve yönetim karmaşasına yol açarak siyasi ve ekonomik birçok sorunun ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Aralık 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 Cilt: 22 Sayı: 2 |