Lahn olgusunun Kur’an’ın harekelenmesinde ve noktalanmasında (i‘câm) dönemin âlimlerini harekete geçiren öncelikli bir etken olduğu ehlince bilinmektedir. Zira tarihî veriler, gitgide yaygınlaşan bu olgu karşısında hem ümerânın hem de ulemanın bigâne kalamadığını ve bunu önlemeye dair literatürde naktu’l-mushaf veya dabtü’l-mushaf gibi kavramlarla özetlenen bir dizi uygulamalara yöneldiklerini göstermektedir. Aynı şekilde Arap dilinin kurallarının tespit edilerek nahiv ilminin tedvin edilmesinde ve lügat çalışmalarının hızlanarak sözlüklerin telif edilmesinde de lahni önleme amacının ön planda olduğu açıktır. Bununla birlikte hicri 4. asırda Ebû Müzâhim el-Hâkânî (ö. 325/937) ile kısmî olarak başladığı görülen ve hicri 5. asra gelindiğinde, alanın müstakil eserleri olarak temayüz eden tecvid müellefâtının teşekkülünde de lahn olgusu son derece etkili olmuştur. Bu durum makalemizde, ilk dönem tecvid eserlerini oluşturan Hâkânî’nin el-Kasîdetü’r-râiyye, Saîdî’nin (ö. 410/1020 [?]) et-Tenbîh ale’l-lahni’l-celî ve’l-lahni’l-hafî, Mekkî b. Ebî Tâlib’in (ö. 437/1045) er-Riâye li-tecvîdi’l-kırâe ve tahkîki lafzi’t-tilâve, Ebû Amr ed-Dânî’nin (ö. 444/1053) et-Tahdîd fi’l-itkân ve’t-tecvîd ve Abdülvehhâb el-Kurtubî’nin (ö. 461/1068) el-Mûdıh fi’t-tecvîd adlı eserleri üzerinden temellendirilmeye çalışılmıştır. Bu eserlerin takip ettikleri yöntem, başlıklandırma tercihleri, mukaddimeleri ve muhtevaları incelendiğinde, tecvidin tedvin edilmesinde söz konusu müellifler için muharrik olan etkenin, toplumdaki lahn olgusunun yerleşik bir hâl alması olduğu görülmektedir.
Bu makalede, mezkûr tecvid otoritelerinin gitgide yaygınlaşan lahn olgusu (feşvü’l-lahn) karşında, tedvin ettikleri öncü eserlerle ne tür önlemler almaya çalıştıkları ve Kur’an kıraatinde cereyan eden lahne karşı kari ve mukrîleri hangi usullerle uyarmaya gayret ettikleri, yine alanın klasikleri hükmündeki söz konusu eserler çerçevesinde ele alınmıştır. Bu bağlamda genelde tecvidin, özelde ise lahnin ortaya çıkışına dair tarihî, dilsel veya sosyal sebepler hakkında detaya girilmemiş, daha çok söz konusu eserlerdeki somut kelimeler/örnekler veya ifadelerden hareketle bir temellendirilmeye gidilmiştir. Tarihî bilgi bağlamında ise sadece Endülüs halkının sosyo-kültürel durumuna kısaca değinilmiştir. Zira çalışmanın kaynağı olan söz konusu eserlerin çoğunluğunu ve en kapsamlı olanlarını Endülüs ulemasının telif ettiği eserler oluşturduğu için bu bağlamda o dönemin Endülüs toplumunda hatalı okuyuşların ziyadeleşmesinin ve buna mukabil olarak da mezkûr eserlerin kaleme alınmasının temel dinamiklerine kısa bir atıf yapılmıştır. Ancak bu çalışmanın asıl amacı, lahn olgusuna tarihsel verilerden hareketle işaret etmek değil, ilk dönem tecvid eserlerindeki somut örneklerden hareketle toplumdaki okuyuş hatalarının panoramik bir fotoğrafını çekebilmek ve bu fotoğrafın, bugünün okuyuş hatalarıyla olan benzerliğine veya farklılığına dair çıkarımlarda bulunabilmektir. Binaenaleyh bu çalışmada tecvide dair müstakil eserlerin kaleme alındığı hicri 4. ve 5. asırlarda, Kur’an tilaveti esnasında Müslümanlar arasında pratikte ne tür hataların görüldüğünün ve bu hataların bugünün Kur’an okuyucularında devam edip etmediğinin ortaya konulması hedeflenmiştir.
Yukarıda zikredilen referans eserler dikkatle incelendiğinde, Kur’an okuyucuları arasında o dönemde cari olan hataların çoğunlukla mahreç veya sıfat itibarıyla birbirinin aynı olan veya birbirine yakın olan harflerin yan yana gelmesinden kaynaklanan hatalar olduğu müşahede edilmiştir. Ayrıca bu tür durumlarda söz konusu eserlerin müelliflerinin okuyucuyu ses aktarımı hatası diyebileceğimiz durumlara karşı uyardıkları görülmüştür. Bu minvalde harflerin seslerinin birbirine karıştırılmamasına (tahlîs), birbirlerinden tefrik edilerek net bir şekilde telaffuz edilmelerine (beyân/tefkîk) ve bunu yaparken de her türlü aşırılıktan (şiddet/tekellüf) kaçınmak gerektiğine dair örnek kelimeler üzerinden uyarılar yapıldığı, bu uyarıların bazılarında ise Kur’an okuyucularının sadece lafzı değil, manayı da değiştirebilecek hatalara karşı ayetlerden mukayeseli örnekler zikredilmek suretiyle uyarıldığı görülmüştür.
It is a well-known fact that laḥn (mistakes in the recitation of the Qur’ān) was the primary factor that triggered scholars of the period to compile the Qur’ān as a written text, copy it, and use ḥarakāt (short vowel marks) in it. Historical data shows that both the rulers (umarā’) and the scholars (‘ulamā’) could not remain indifferent to this increasingly widespread phenomenon and to prevent it, they applied some methods known in the literature as naqṭu’l-muṣḥaf or ḍabṭu’l-muṣḥaf. Likewise, preventing the laḥn was also the main goal in determining the Arabic language rules, and compiling the grammar texts and dictionaries. The laḥn phenomenon was also extremely influential in forming the written tajwīd works, starting partially in 4th century AH with Abū Muzāḥim al-Khāqānī (d. 325/937) and becoming independent works of the field by the 5th century. The effect of the laḥn phenomenon on the formation of the written works will be discussed in this article based on the first period tajwīd works including al-Khāqānī’s al-Qaṣīda-al-Rā’iyya, al-Sa‘īdī’s (d. 410/1020) al-Tanbīh ‘alā al-Laḥn al-Jalī wa al-Laḥn al-Khafī, Abū Ṭālib al-Makkī’s (d. 437/1045) al-Ri‘āyah li-Tajwīd al-Qirā'a wa Taḥqīq Lafẓ al-Tilāwa, Abū ‘Amr al-Dānī’s (d. 444/1053), al-Taḥdīd fī al-Itqan wa al-Tajwīd, and ‘Abd al-Wahhāb al-Qurtubī’s (d. 461/1068) al-Mūḍiḥ fī al-Tajwīd. When the method followed by these works, their choice of titles, their preliminary and contents are examined, it is observable that the aim of authors who compiled those tajwīd works is the settling of the laḥn phenomenon in the society. In this article, the precautions that the aforementioned tajwīd authorities tried to take with the pioneering works against the phenomenon of the laḥn and the methods in which they used to warn the readers of the Qur’ān (qāri’ and muqri’) will be discussed within the framework of the above-mentioned works.
In this context, no details are given about the historical, linguistic, or social reasons for the emergence of laḥn in particular and tajwīd in in general, rather a groundwork has been made on the basis of concrete words/examples or expressions in these works. Regarding the historical information, only the socio-cultural situation of the Andalusian people is briefly mentioned. Since most of the aforementioned and comprehensive works, which are the source of this study, are written by Andalusian scholars, a brief reference has been made about the dynamics of the increase in erroneous readings in the Andalusian society of that period, and correspondingly the dynamics of the writing of the aforementioned works. However, as stated above, the main purpose of this study is not to point out the phenomenon of laḥn based on the historical data, but to take a panoramic photograph of the reading (recitation) errors in society, based on concrete examples in the early period of tajwīd works and to make an inference about the similarities and differences of today’s reading mistakes. Therefore, this study aims to present the errors made by Muslims during the Qur’ān recitation during the Hijri 4th and 5th centuries, a period in which the independent works about tajwīd were written, and to discuss whether these errors are still made by today’s Qur’ān readers.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 24 Aralık 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 59 Sayı: 59 |
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi açık erişimli bir dergidir
Açık Erişim Politikası için tıklayınız.