This article analyzes two treatises written from philosophical and Sufi perspectives as interpretations of the Light Verse (āyat al-nūr) (Q.24:35), namely Risāla fī Ithbāt al-Nubuwwāt and Mishkāt al-Anwār. They were authored by Ibn Sīnā (d. 428/1037) and Abū Ḥāmid al-Ghazālī (d. 505/1111) respectively, two exceptional authoritative scholarly figures of Islamic sciences with a very high representative power with their writings in diverse dimensions of philosophical and Sufi studies. The article examines the epistemological implications of the philosophical and Sufi ontological designs expressed in the treatises and compares their contents concerning the origin and beginning of existence and the relationship between God and all other beings. The article particularly concentrates on the interpretations regarding the following fundamental questions addressed in the treatises: What is the origin and reality of existence? What kind of ontological and epistemological relationships are there between different kinds of beings? Moreover, what kind of ontological and epistemological connections are there between God and man?
Ibn Sina presents masterful examples of philosophical and religious symbolism in his treatise. The central intellectual theme of this work is the possibility and necessity of prophecy. He presents expositions on this subject-matter in his other works too, but we do not witness in his other books another example of him discussing the issue in full detail by focusing on a single qur’ānic verse. The semantic horizons of his expressions in the treatise go far beyond the conventional peripatetic formulations centered on logic: he speaks of spiritual pleasures and happiness, worship, acts of worship, ascetic practices, and spiritual purification. Al-Ghazālī also wrote an independent commentary on the Light Verse. His interpretations of the verse seem to be mostly following the Sufi tradition. However, as the article illustrates with multiple examples, al-Ghazālī’s statements closely resemble Ibn Sīnā’s formulations in both the structure and arrangement of his explanations and their content. Therefore, the relationship between these two treatises appears to be one of complementarity, offering two interrelated perspectives rather than presenting opposing or contradictory ontological and epistemological theories. This study aims to make a modest contribution to the relevant academic studies in Islamic philosophy and Sufism by analyzing the philosophical and Sufi contexts and implications of the statements in these two treatises concerning the Light Verse.
light (nūr) the Light Verse existence knowledge prophecy ontology epistemology God-universe relation God-man relation Ibn Sīnā al-Ghazālī
İslam düşünce gelenekleri içerisinde aralarında hararetli karşılıklı tartışmaların cereyan ettiği akımlardan ikisi felsefe ve tasavvuftur. Felsefe ve tasavvufun hususen nazarî boyutları bu tartışmaların iyice alevlendiği alanlardır. Her iki disiplin mensupları kendilerine mahsus ontolojik ilkeler üzerine inşa ettikleri epistemolojik teorilerle birbirini test ve tenkit etmişlerdir. Duyular ve zihin fonksiyonları temelli ortaya konan genel felsefî bilgi teorileri yanında bilgiyi daha varoluşsal bir çerçevede ele alan tasavvufî epistemolojiler söz konusudur. Sufiler haller ve makamlar diye isimlendirdiği bu varoluşsal epistemolojiye göre bilgi sadece duyular ve zihnin mantıksal bir üretimi değildir; kendi bireysel varlığının mâhiyet ve hakîkati hakkında olgun bir şuûr seviyesine erişemeden bilgide kesinliğe ulaşılamaz. Bir başka ifadeyle sufinin vücûdu şuûrunu/vecdini belirler; onun vücûdunun neticesi olmayan bir vecdi tecrübe etmesi öngörülmez. Böylesine ferdî tecrübeye dayalı (tatmayan bilmez) ve varoluşsal karakterli (olmayan bilmez) bilgi teorisi tasavvuf ontoloji ve epistemolojisine yönelik peşin bir kabul ve hüsn-ü zan taşımayan entelektüel muhitlerce şiddetli eleştirilere maruz kalmıştır. Daha ziyade duyular ve zihin merkezli kategorik bilgiye itibar eden bu muhitler sufilerin yaklaşımını kontrolsüz bir sübjektivizm ve hatta epistemolojik bir kaos olarak nitelemişlerdir. Onlara göre bilgi daha objektif ilke ve ölçütlere dayanmalıdır ve mantıksal olarak da doğrulanıp yanlışlanabilmelidir; ferdî tecrübenin bu biçimde öncelenmesi bilgide doğruluk ve kesinliğin büsbütün izafileşmesine ve hatta ortadan kalkmasına yol açar.
Sufilerin manevi makam ve hallere göre tanzim ettikleri bilgi teorilerinin dıştan (ẓāhir) içe/öze (batın) doğru açılımlarla seyreden ortak-merkezli bir yapısı vardır. Bu epistemolojik yolculuğun nihai hedefi Allah Teala hakkında güvenilir bilgiye (ma‘rifetullāh) ulaşmaktır. Yolculuğun tevhit noktasına iki yönlü hareketle vasıl olunur: bir taraftan ibādet ve riyazetlerle Rabbine yakınlaşmak isteyen insan, diğer taraftan nuranî tecellileri ile kuluna yol gösteren Rabb; insanın bu yolculuk sürecinin bir başka ismi de tenevvür, yani nurlanmadır. Bu bağlamda nur insanın metafizik terakkisinin en merkezi kavramı haline gelmektedir. Nur kelimesi Kur’an-ı Kerîm’de sıklıkla geçer (kırk üç kez) ve Kur’ân ifadelerindeki olağanüstü lafız ve mana sembolizmin zirve örneklerinden biri de Nur Ayeti’dir (Nûr 24:35). Bu ayet üzerine farklı İslami ilimlerin bakış açılarıyla çok sayıda müstakil tefsirler yazılmıştır: ayetin ifadeleri lügavî tazammunlarından kelamî açılımlarına, felsefî imalarından tasavvufî işaretlerine kadar türlü yönlerden tefsir ve izah edilmiştir.
Biz bu çalışmamızda Nūr Ayeti’nin tefsiri olarak felsefe ve tasavvuf nokta-i nazarından kaleme alınmış iki risaleyi tahlil konusu yapacağız. Söz konusu alanlardaki telifatıyla temsil gücü çok yüksek iki müstesna müellif olan İbn Sînâ (ö. 428/1037) ve Ebu Ḥâmid el-Gazâlî (ö. 505/1111) tarafından yazılan iki risale üzerinden sürdüreceğimiz çözümlemelerimiz boyunca bir taraftan risalelerde dile getirilen felsefî ve tasavvufî ontolojik dizaynların epistemolojik çıkarımları inceleme konusu yaparken diğer taraftan da varlığın kaynağı ve başlangıcı ve Tanrı-âlem ilişkisine dair sundukları içerikleri karşılaştırmalı olarak analiz edeceğiz. Risalelerde değinilen aşağıdaki temel sorulara yönelik izahları tahlillerimiz boyunca hususen öne çıkaracağız: Varlığın kaynağı ve gerçekliği nedir? Farklı varlık türleri arasında ne tür ontolojik ve epistemolojik ilişkiler söz konusudur? Tanrı ve insan arasında nasıl bir varlık ve bilgi irtibatı vardır?
nur Nur Āyeti varlık bilgi nübüvvet ontoloji epistemoloji Tanrı-ālem ilişkisi Tanrı-insan ilişkisi İbn Sīnā el-Ğazālī
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | İslam Felsefesi, Tasavvuf |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 20 Eylül 2024 |
Kabul Tarihi | 5 Aralık 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 67 Sayı: 67 |
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi açık erişimli bir dergidir
Açık Erişim Politikası için tıklayınız.