Öz
Bu yazıda siyaset, bilgi ve din sosyolojilerinin buluştuğu ana kavram olan ‘ideoloji’ bağlamında modernliğin yaşadığı “meşruiyet krizi” analiz edilmektedir. Kapsamlı anlam- sistemleri olarak dinler, siyasetin ahlakta içkin olduğu geleneksel dünyayı bir biitiin olarak meşrulaştırdıkları için modernleşme sürecinde ahlaktan özerkleşen siyaseti anlamlandırmakta zorluk çekmektedirler. Bu meşruiyet boşluğunu “tarihî ideal tipler” olarak politik ideolojiler doldurmakta, ancak ideolojik meşrulaştırma kısa vadeli bir çözüm sağlasa da, iktidar ilişkilerinin ahlak alanında yarattığı yozlaşmadan dolayı uzun vadede realiteyi sürdürmekte başarısız kalmakta ve tekrar meşruiyet krizi ortaya çıkmaktadır. Bunun üzerine ütopya denen bütüncül meşrulaştırma iddiasındaki karşı-ideolojiler devreye girmekte, ancak bunlar da dininki gibi kutsal bir bağlayıcılıktan yoksun olduklarından dolayı başarısız kalmaktadırlar. Bu yüzden modern dünyada meşruiyet krizinin köklü çözümünün, meşrulaştıncı sistemlerden çok, bir iktidar alanı olarak politikanın varlık sebebinin sorgulanmasında yatmakta olduğu sonucuna varılmıştır.